Previous Page  229 / 497 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 229 / 497 Next Page
Page Background

Karşı Dava

228

2. Karşı Davada Hukuki Yarar Problemi

Davalının hüküm altına aldırmak istediği karşı alacağın, davacı-

nın istediği alacağa eşit ya da bu alacaktan daha az olduğu durum-

larda; davalının karşı dava açmakta hukuki yararı bulunmadığı dokt-

rinde hâkim görüş olarak savunulmaktadır. Bu durumlar açısından

davalının takas savunmasında bulunmasının yeterli olacağı belirtil-

mektedir.

62

Bu görüş sahipleri dava açılması halinde ayrıca harç öde-

me zorunluluğunun gündeme geleceğini, sadece takas savunmasında

bulunulursa davalının harç da ödemeyeceğini belirterek dava açma-

nın davalının zararına olan bir durum olduğunu savunmaktadır.

63

Doktrinde azınlıkta kalan ikinci bir görüş ise hukuki yarar bulunma-

ması sebebiyle bu davanın açılamayacağının söylenmesini yanlış bul-

maktadır. Bu görüş, asıl davada talep edilen alacağın mevcut olmadı-

ğına karar verilmesi durumunda, karşı davacı lehine bir eda hükmü

verilmesinin mümkün kılınması gerektiğini belirtmektedir.

64

Ancak

vasına karşı davalının karz sebebiyle alacaklı olduğu iddia ederek dava açamaya-

cağını, çünkü bu talepler arasında bağlantı olmadığını ifade ettikten sonra tahliye

davası ile kiralanana yapılan masrafların ödenmesi hususundaki talep arasında

bağlantı olduğunu belirtmektedir. Bilge/Önen, s. 461.

62

Kuru, s. 3903; Bilge/Önen, s. 460; Önen, s. 174; Pekcanıtez/Özekes/Atalay, s. 545;

Hanağası, s. 277 vd.; Sungurtekin Özkan, s. 228; Karahacıoğlu/Parlar, s. 541; Mu-

şul, s. 272; Kuru/Arslan/Yılmaz, s. 526; Kini, s. 10; Kuru, F, s.41; Ulukapı, s. 255

dn. 58.

Mahsup açısından da aynı durumun geçerli olduğunu, mahsup edilmesi istenen

değerin asıl alacağın değerini azaltıcı nitelikte olması durumunda, karşı dava aç-

makta hukuki yararın bulunmadığı belirtilmelidir. Bkz. Ermenek, s. 175.

63

Kuru, s. 3903 Kuru eserinde bu durumu, takas için karşı dava açılamaması alt

başlığı olarak incelemiştir.

64

Alongaya/Yıldırım/Deren-Yıldırım, s. 256. Bu görüşün değerlendirmesine taka-

sın hukuki nitelendirilmesi sonrasında yer vermeyi uygun görüyoruz.

Şöyle ki: Davalı, asıl vakıadan bağımsız bir hukuki ilişkiye dayanarak takas be-

yanında bulunmakta; böylece bir yandan kendisinin de alacaklı olduğu iddiasını

eklemekte, öte yandan ise karşı tarafın alacağını ikrar etmiş olmaktadır. Takas açı-

sından bu durum nitelendirmenin ikrar olmasını, ikrar beyanına konu olan vakıa

ile ikrara eklenen vakıa arasında bağlantı olmaması da, bağlantısız bileşik ikrar

olarak nitelendirilmesini sonuçlamaktadır. Bu nitelendirmeler ve ayrıntılı ince-

lemeler için bkz. Bilge Umar, Muhtevası ve Hukuki Mahiyeti Bakımından İkrar

Kavramı, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası, Ord. Prof. Dr. Halil

Arslanlı’ya Armağan, Cilt: 30, Sayı:1-2, 1964, 244-263, s. 255 ve 261; Süha Tanrıver,

Türk Medeni Yargılama Hukukunda İkrarın Bölünüp Bölünemeyeceği Sorunu,

Türkiye Barolar Birliği Dergisi,

1993/2, 212-243, s. 226; Kiraz, s. 145 ve 149.

Hal böyle olunca, azınlıkta kalan görüşün, asıl alacağın olmaması ihtimaline iliş-

kin argümanının da temelsiz kaldığını görmekteyiz. Çünkü zaten davalı takas be-

yanıyla ikrarda bulunmakta ve bu sebeple de mahkemenin asıl alacağın varlığına