

TBB Dergisi 2016 (123)
Emine Aslı KÜÇÜKAYDIN
229
belirtmeliyiz ki, asıl davada talep edilen alacak mevcut değilse, takas
da söz konusu olmadığından burada karşı davadan söz edilememiş
olur. Bu takdirde karşı dava nitelemesini mümkün kılacak yegâne şart,
kanunun belirttiği esasa ilişkin ikinci durum olan davalar arasında
bağlantı bulunması şartıdır. Davalar arasında hukuki veya ekonomik
bağlantının varlığından söz edilebiliyorsa, davalının açtığı dava kar-
şı davadır. Bu nitelikten yoksun olması durumunda bağlantıya ilişkin
hukuki yararın da gerçekleşmemiş olduğu söylenecek ve dava karşı
dava nitelemesinden mahrum kalacaktır.
Bu anlamda, davalar arasında hukuki veya ekonomik bağlantı
olması ön koşuluyla şu husus da vurgulanmalıdır ki; asıl davadaki
alacağın mevcut olmadığı durumlar açısından davalının karşı dava
açamamış olmasının olumsuzluklarının, bağımsız olarak dava açmak
suretiyle izale edileceği görüşü pek doğru görünmemektedir. Bu dü-
şünce tarzının usul ekonomisi ve kişilerin en kısa sürede haklarına
erişmesi prensipleriyle de bağdaşık olmadığı aşikârdır.
IV. KARŞI DAVANIN AÇILMASI, İNCELENMESİ VE BAZI
PRENSİPLER
A. Harca Tabi Olması
Harçlar Kanunu madde 6’ya göre, karşı dava, müstakil davalar
gibi harca tabidir. Davalı, esasa cevap süresi içerisinde dava açmak
için başvurduğunda harcını yatırmak zorundadır. Harcın yatırılma-
ması durumu, uygulamada ciddi sorunları beraberinde getirmiştir.
Harçlar Kanunu madde 32’de harcın yatırılmaması halinde müteakip
işlemlerin yapılamayacağı belirtilmektedir. Yargıtay Kararlarının bü-
yük çoğunluğunda, harcın esasa cevap süresi içerisinde yatırılmamış
olmasının, davanın karşı dava olarak nitelenememesine yol açtığı, di-
lekçenin sonradan harçlandırılmış olmasının da bu nitelemeyi değiş-
hükmetmemesi gibi bir ihtimal kalmamaktadır. Dolayısıyla davalının karşı dava
açmasında da hukuki yararı bulunmamaktadır.
Burada yeri gelmişken, ikrarın bağlayıcı olduğunu ve kural olarak geri alınma-
sının da mümkün olmadığını belirtelim. İkrarın bağlayıcılığı ve geri alınması ile
ilgili ayrıntılı bilgi için bkz. Kiraz, s. 249-293; Erdal Tercan, “Medeni Yargılama
Hukukunda İkrarın Geri Alınması”,
Banka ve Ticaret Hukuku Dergisi,
Cilt XIX, Sayı
3, Haziran 1998, 113-133, özellikle 119 vd.