

TBB Dergisi 2016 (123)
Kürşat KARACABEY
455
Bütün bunlara ek olarak, tarafların üstlenecekleri edimler ve sağ-
layacakları kazanımlar anlamında arabuluculuk, adeta sınırsız çözüm
seçeneği üretme zenginliğine sahip bir yöntem olarak da yargı karar-
larına nazaran üstün konumdadır.
Uyuşmazlık sürecini kesin ve kalıcı şekilde sonlandırıp, süreç so-
nucunda tarafların el sıkışarak ayrılmalarını ve barış içinde kalmaları-
nı sağlama potansiyelinin yüksekliği de arabuluculuk yönteminin bir
diğer erdemli özelliğidir.
Ülkemizde, arabuluculuğun yasal ve kurumsal bir yapıya kavuş-
turulması amacıyla, 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabulu-
culuk Kanunu, 22.06.2012 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanarak
yürürlüğe girmiştir. Hemen akabinde Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri
Genel Müdürlüğü bünyesinde Arabuluculuk Daire Başkanlığı kurul-
muş ve uygulamaya yönelik olarak yoğun bir çalışma sürecine geçil-
miştir.
Ne var ki iki yılı aşan bir süreçte, arabulucuya başvuru anlamında
arzu edilen sonucu elde edemediğini değerlendiren Adalet Bakanlığı,
kolaycı bir yaklaşımın yansıması olarak, belirli bazı hukuk uyuşmaz-
lıklarında, dava açmazdan önce arabulucuya başvurma zorunluluğu-
nu getirmek istemektedir.
Aşağıda böyle bir uygulama girişiminin, arabuluculuk kurumu-
nun olması gereken yapısına, demokratik değerlere ve mevcut hukuk
sistemine ne ölçüde uyarlı olduğu tartışılıp değerlendirilecektir.
3. ARABULUCULUK UYGULAMASININ BELLİ BAZI
DAVALAR İÇİN ZORUNLU HALE GETİRİLMESİNİN
HUKUK VE DEMOKRASİ AÇISINDAN
DEĞERLENDİRİLMESİ
Bugün itibariyle Dünya genelinde pek çok ülkede, hukuksal uyuş-
mazlıklarda alternatif çözüm yolu olarak “arabuluculuk uygulaması”
yürürlükte bulunmaktadır. Bu ülkeler içinde sadece İtalya’da, belirli
bazı uyuşmazlıklarda dava açılmazdan önce, “arabulucuya başvuru
zorunluluğu” getirilmiştir. Ancak alınan bu radikal kararın tutarlılı-
ğından duyulan kuşkudan kaynaklansa gerek, olağan dışı bir refleksle,