Previous Page  461 / 497 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 461 / 497 Next Page
Page Background

Zorunlu Arabuluculğun Hukukun Temel İlkelerine Aykırılığı ve Uygulanabilirliğine Dair Sorunlar

460

tartışılabilir. Aksi taktirde bu yöntemi “arabuluculuk” olarak tanımla-

mak mümkün olamaz.

b. Arabuluculuğun Doğasında Gönüllülük ve İsteğe Bağlılık

Esastır

Yüz yıllardır süre gelen geleneksel arabuluculuk uygulamasında,

tarafların rızalarının; bir arabulucuya başvurma ve başvurulacak ara-

bulucunun kim olacağı konularında uyuşmasının öncelikli şart oldu-

ğu bilinmektedir.

Hukuksal bir uyuşmazlığın, “müzakere ve sulh” yöntemiyle çö-

zümlenebilmesinin, ancak ve sadece tarafların gönüllülüğü esasına

dayalı olarak ve özgür istemleri uyarınca gerçekleştirilebileceği kuru-

mun doğası gereğidir. Taraflardan bir ya da bir kaçının baskı ve zorla-

ma ile onayladığı anlaşma sonucuna “sulh” diyebilmek olanaksızdır.

Nitekim –İtalya’nın sıra dışı ve geçici uygulamasını ayrık tutarsak-

ülkesel ölçekteki Dünya uygulamalarında, hukuksal uyuşmazlıklarda

alternatif bir çözüm yolu olarak arabuluculuk; gönüllülük ve isteğe

bağlılığın (iradiliğin) kurucu unsur olması temelinde kabul görmüş,

benimsenmiş ve tanımlanmıştır.

Hukuk öğretisi, bu konuda tam anlamıyla bir uyum halindedir:

Brown/Marriot’a göre “Alternatif uyuşmazlık çözümü, uyuşmaz-

lıkların çözümü amacıyla görev yapan devlet mahkemelerinde gö-

rülen dava yolunun yanında

seçimlik bir yol

olarak işleyen, genel-

likle tarafsız bir üçüncü kişinin, mevcut bir uyuşmazlığın çözümü

konusunda taraflara yardımcı olmak ve katkıda bulunmak amacıyla

katıldığı bir grup “uyuşmazlık çözüm yöntemleri topluluğu” olarak

tanımlanabilir.

12

Unsurları itibariyle bu tanımda, alternatif uyuşmaz-

lık yolları içinde özellikle “arabuluculuğa” vurgu yapılmış olduğuna

dikkat çekmek isteriz.

Hukuk mevzuatımızı yeniden yapılandırma sürecinde, öngörü ve

uygulamalarını referans aldığımız Avrupa Parlamentosu ve Konseyi

12

Mustafa Serdar Özbek, a.g.e. s.174