

Tasarrufun İptali Davalarının Kamu İcra Hukuku ve Genel İcra Hukuku Çerçevesinde Özel...
462
19. maddesine göre; vergi kanunlarının vergiyi bağladıkları olayın
vukuu veya hukuki durumun tekemmülü ile amme idaresinin vergi
alacağı doğar. Amme alacağının varlığı için öncelikle amme alacağı-
nı doğuran olayın meydana gelmesi şarttır. Buna dayanılarak amme
idaresince yapılacak tarhiyatın (VUK m. 20) mükellefe tebliği zorunlu-
dur (VUK m. 21). Bu tebliğ üzerine yasal süresinde mükellefin itirazda
bulunmamış olması veya vergi mahkemesi nezdinde açılan davanın
sonucuna göre amme alacağı kesinleşmiş olur. İhtiyati tahakkuk işle-
mine dayalı olarak iptal davası açılamaz.
Takip borçlusunun alacaklıya karşı borcunun olmadığına yöne-
lik olarak bir menfi tespit davası açmış olması durumunda ise, bunun
bekletici mesele yapılıp yapılamayacağı bir sorun teşkil eder. Yargıtay
bu durumda, davanın açılma zamanına göre bir değerlendirme yapıl-
ması gerektiği görüşündedir. Yargıtay’a göre, menfi tespit davası, ta-
sarrufun iptali davalarından önce açılmış ise tasarrufun iptali davası-
na bakan mahkeme bunu bekletici mesele yapmalıdır.
111
Ancak menfi
tespit davası, tasarrufun iptali davalarından sonra açılmış ise, bu du-
rumda tasarrufun iptali davasına bakan mahkemenin bunu bekletici
mesele yapmaması gerekir.
112
111
“Her ne kadar davalılar “alacağın ihtilaflı olduğunu, bu konuda İstanbul 2. Tüketi-
ci Mahkemesine açtıkları 2004/2319 esas sayılı menfi tesbit ve takibin iptali davası
sonucunun beklenmesi gerektiğini” savunmuşlar ise de, borçlular hakkındaki icra
takibinin kesinleştiği ve menfi tespit davasının, tasarrufun iptali davasından sonra
açıldığı anlaşıldığından, bekletici mesele yapılması konusundaki talep yerinde de-
ğildir.” (Yarg. 17. HD, 30.10.2007, 4626/3300, nak: Güneren, s. 948-949.
112
“Dava, İ.İ.K.nın 277 vd. maddeleri uyarınca açılan tasarrufun iptali istemine iliş-
kindir. Bu davaların görülebilirlik şartlarından birisi alacağın varlığı, diğer bir an-
latımla tasarrufta bulunan kişinin borçlu olmasıdır. Eğer gerçek bir borç yoksa ala-
cak da söz konusu olamayacağından iptal davasının dinlenmesi mümkün olmaya-
caktır. Bu tür davalarda davalılar, alacağın gerçekte olmadığını iddia ve ispat ede-
bilirler. Somut olayda davalılar alacaklı davacının alacağının gerçek olmadığını,
senetlerin sahte olduğunu, bu konuda savcılığa suç duyurusunda bulunduklarını
savunmuşlardır. Dosya içeriğinden davacı alacaklının da aralarında bulunduğu
kişiler hakkında senet yağması, örgüt kurmak, tefecilik yapmak suçlarından dava
açıldığı davanın derdest bulunduğu, bir sureti dosyada bulunan Adli Tıp raporu-
na göre de senetlerin dava dışı C. Ş. eli ürünü olduğu bildirilmiştir. Bu durumda,
mahkemece davacı alacaklıyla dava dışı kişiler hakkında ağır ceza mahkemesinde
devam eden davanın sonucunun beklenilmesi, davacının alacağının gerçek olup
olmadığının belirlenmesi, ondan sonra toplanan ve toplanacak tüm delillerin
birlikte değerlendirilerek hâsıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken
eksik araştırma ve inceleme sonucu yazılı olduğu üzere davanın kabulüne karar
verilmesi doğru bulunmamıştır.” (Yarg. 17. HD., 06.06.2013, 3904/8424, Kazancı
İçtihat Programı, e.t: 22.02.2015). Aynı görüşte bkz.; Güneren, s. 404; Karataş / Er-