

TBB Dergisi 2016 (124)
Hakan ALBAYRAK / Serkan AĞAR
469
edilmelidir. İflas yolu ile takip ise bu anlamda son tercih olmalıdır.
Ayrıca teminat ve haciz yolu ile takip için 6183 sayılı Kanun uygulama
alanı bulurken iflas yolu ile takip için genel hükümler uygulanır.
140
6183 sayılı Kanun’un 56. maddesi uyarınca karşılığında teminat
gösterilmiş bulunan amme alacağı ödenmediği takdirde, borcun yedi
gün içinde ödenmesi, aksi halde teminatın paraya çevrileceği veya di-
ğer şekillerde cebren tahsile devam olunacağı borçluya bildirilir. Yedi
gün içinde borç ödenmediği takdirde teminat paraya çevrilerek amme
alacağı tahsil edilir. Bu aşamada tasarrufun iptali davasının açılması
mümkün değildir. Tasarrufun iptali davasının açılabilmesi için taki-
bin kesinleşmesi gereklidir. Teminatın paraya çevrilmesi yolu amme
alacağının tahsiline yönelik bir yöntem olsa bile bir icra takibi olarak
anlaşılmamalıdır. Teminatın paraya çevrilmesi için borçluya gönderi-
len yazı bir “ödeme bildirimi” olup, “ödeme emri” değildir.
141
Ödeme
bildirimindeki amaç ise teminat konusu malın paraya çevrilmesini
önlemek için borçluya borcunu ödemesi için bir imkân daha tanımak-
tır. 6183 sayılı Kanun’un 56. maddesi anlamındaki ödeme bildiriminde
mal beyanında bulunma süresi, mal beyan edilmez ise hapis cezası
yaptırımı yahut itiraz imkânlarına ilişkin bilgiler yer almaz.
142
Tasar-
rufun iptali davası açılabilmesi için aciz belgesi şart olmasa bile en
azından madde 27’de bulunan durumların olması zorunludur. 6183
sayılı Kanun’un 27. maddesinde tasarrufun iptali davasının açılabil-
dengesizliğin bulunmamasını ifade eder (Özekes, 2009, s. 205). Özellikle ölçülülük
ilkesi özel hukuk alacakları açısından geçerli olup olmayacağı tartışması olsa bile
6183 sayılı Kanun çerçevesinde alacaklının idare olması nedeniyle ölçülülük ilkesi-
nin bu kanunun yorumunda uygulanabilir olduğu tartışmasız kabul edilebilecek-
tir. Bu bakımdan teminatın paraya çevrilmesi yolu ölçülülük ilkesi çerçevesinde
amacı gerçekleştirmeye en elverişli bir araç olarak kabul edilebilir. Bu bağlamda da
teminatın paraya çevrilmesinden önce haciz yolu ile takip yoluna başvurulmaması
gerekir. Nitekim Danıştay’da vermiş olduğu bir kararda bu hususa değinmiştir.
Karar şu şekildedir; “Borçlu şirkete, teminat gösterilmesinden sonra borcun va-
desinde ödenmemesi üzerine, borcun 7 gün içinde ödenmesi, aksi halde temina-
tın paraya çevrileceği bildirilmeden haciz işlemlerine başlanılmıştır. Bu durumda
şirketin vergi borçlarından dolayı gösterilen teminatın paraya çevrilmesi için 6183
sayılı Kanunda öngörülen usule uyulmaksızın ve şirketin vadesinde ödenmeyen
borç miktarının ne kadar olduğu takip öncesinde tespit edilmeden gayrimenkulle-
rin satışa çıkartılmasına ilişkin dava konusu işlemde isabet görülmemiştir.” (Dan.
4. D., 09.03.2005, 2004/2271, 2005/348, Kazancı İçtihat Bilgi Bankası).
140
Arslaner, s. 112.
141
Arslaner, s. 113.
142
Arslaner, s. 113.