

Tasarrufun İptali Davalarının Kamu İcra Hukuku ve Genel İcra Hukuku Çerçevesinde Özel...
474
4- Amme Alacağının İptal Konusu Tasarruftan Önce Doğmuş
Olması
Yargıtay’a göre, İİK çerçevesinde açılan tasarrufun iptali davaların-
da, iptal davasına konu tasarrufun iptal edilebilmesi için, tasarrufun
borcun doğumundan sonra yapılması gerekir.
157
Zira alacaklı, borçlu-
nun malvarlığına güvenerek işlem yapmıştır. Borçlunun malvarlığını
önceden devretmiş olması halinde, alacaklının bunu bilerek borçlu ile
işlem yapması nedeniyle söz konusu tasarruflar iptal edilemez.
158
Bu dava şartı hakkında İİK’da açıkça bir düzenleme yoktur. Ka-
naatimize göre, kanunda olmayan bir şartın bu şekilde Yargıtay tara-
fından getirilmesi isabetli olmamıştır
159
. Ancak İİK’nun gerekçesinde
157
“Tasarrufun iptali davalarının dinlenebilmesi için borcun, iptali istenen tasarruf-
tan önce doğması dava önkoşulu olup mahkemece res’en araştırılmalıdır. Dava
koşulu gerçekleşmediği takdirde işin esası hakkında hüküm kurulamaz.” (Yarg.
17. HD., 19.09.2011, 1539/7809, Kazancı İçtihat Programı, e.t: 22.01.2015).
158
“Tasarrufun iptaline karar verilmesi için borcun, tasarruf tarihinden önce doğmuş
olması şarttır. Yasanın gerekçesinde, bir hukuki işlemde bulunulurken o tarihte
borçlunun mevcut mali durumunun gözetildiği, bu nedenle işlemden önce yapıl-
mış tasarrufların iptal edilemeyeceği görüşlerine yer verilmiştir. Dairemizce de
borcun doğduğu tarihten evvelki tasarrufların iptale tabi olmadığı istikrarlı bi-
çimde kabul edilmektedir. Somut olayda davacı tarafından borç ilişkisinin çekin
keşide tarihinden önce oluştuğu ispat edilememiş, mahkemece bu durum tespit
edilmiş olmasına rağmen davanın reddi yerine tasarruf işleminin karı-koca ara-
sında yapılmış olması nedeniyle davanın kabulü doğru olmadığından bozmayı
gerektirmiştir.” (Yarg. 15. HD, 12.09.2005, 1960/4597, Kazancı İçtihat Programı, e.t.
22.01.2015).
159
Burada iki husus vardır. Birinci husus, Yargıtay tarafından özel dava şartı getirilip
getirilmeyeceği, diğeri ise getirilen bu şartın haklı olup olmadığıdır.
Birinci mesele olarak, kanunlarda yazılanlar dışında yargı kararları ile özel dava
şartları konulabilmesine şüphe ile yaklaşmak gerekir. Bu sorun HUMK dönemin-
de dava şartlarının zaten yargı tarafından belirlenmesi sebebiyle doktrinde ince-
lenme gereği duyulmamıştır. Ancak HMK ile birlikte sistem değişmiş ve dava
şartları kanunda açıkça düzenlenmiştir. Bu nedenle HMK’nın 114. maddesinin
birinci fıkrasında dava şartlarının açıkça sayılması ve ikinci fıkrasında ise diğer
kanunlarda sayılan dava şartlarını saklı tutması nedeniyle sanki dava şartlarının
sadece HMK’da ve diğer özel Kanunlarda sayılanlardan ibaret olduğu izlenimi
doğmaktadır. Dolasıyla Kanunlarda öngörülmüş olmasa bile bir davanın esası-
na girilebilmesi yani esas hakkın varlığının tespiti için yargı kararları ile birtakım
dava şartlarının getirilip getirilemeyeceği bir sorun teşkil edecektir. Kanaatimize
göre, dava şartlarının neler olduğu HMK’nın 114. maddesinin birinci fıkrasında
açıkça sayılmış, ikinci fıkrasında ise diğer kanunlarda yer alan dava şartlarının
ilişkin hükümlerin saklı olacağı belirtilmiştir. Dolayısıyla kanun tarafından dava
şartı olarak belirtilmeyen durumların özellikle yeni HMK döneminde Yargıtay ta-
rafından dava şartı olarak kabul edilebilmesi artık daha zordur. Çünkü HUMK
döneminde dava şartlarının neler olduğu HMK’da olduğu gibi sayma suretiyle