

TBB Dergisi 2016 (125)
Hasan DURSUN
145
idari suç ve cezaların düzenlenmemesi Anayasa’nın suç ve cezada ka-
nunilik ilkesini düzenleyen 38. maddesinin 1. ve 3. fıkralarına aykırı
düşmesi, imtiyaz sözleşmesinde tahkim koşulu bulunduğunda son
sözü adli yargının, bulunmadığı durumlarda idari yargının söyleme-
sinin, Anayasa’nın benimsediği adli-idari yargı düzeni ayrımına aykı-
rı düşmesi gibi) bulunmaktadır. Çağcıl hiçbir hukuk dizgesi anayasaya
aykırı durumların sürgit bir şekilde devam etmesine izin veremeyece-
ğinden çıkartılması gereken kanunda söz konusu aykırılıkların gide-
rilmesi gerekmektedir.
Son olarak Türk imtiyaz hukukunun Avrupa Birliği normlarına
özellikle 2014/23/EU sayılı İmtiyaz Sözleşmeleri İhale Direktifi adlı Av-
rupa Birliği Konsey Direktifine özde uyum sağlaması artık kuramsal
bir tartışma olmaktan çıkmış, Türkiye açısından bir gereklilik hâline
gelmiştir. Çünkü yukarıda değinilen Avrupa Birliği’nin 2014/23/EU
adlı Direktifi; salt imtiyaz sözleşmeleri sürecine özgün olmak üzere
imtiyaz hukuku alanında oldukça büyük önem taşıyan usuli kurallar
koymuş ve bu kurallara uyulması konusunda üye veya üye olmaya ça-
lışan devletlere önemli görevler yüklemiştir. Şu anda Türkiye’nin AB
karşısındaki statüsü, “katılım süreci ülkesi” (accession country) konu-
mudur. Katılım süreci konumunda bulunan bir ülkenin AB normları-
na uyum sağlaması kaçınılmaz bir zorunluluktur. Bu açıdan, Türkiye,
imtiyaz hukukunu Avrupa Birliği normlarına uydurabilmek için yeni
bir kanunu acele bir şekilde çıkartması gerekir, aksi takdirde, insan-
lar, imtiyaz hukukunun Avrupa Birliği imtiyaz hukukuna tam olarak
uyum sağlayamaması bağlamında da Türkiye ile AB arasında bir kriz
çıkabileceğini düşüneceklerdir. Hatta bunda da öte imtiyaz sistemi
başarılı olamamış bir Türkiye’nin Avrupa Birliği içerisinde yer alması
ham bir hayalden öteye geçmeyecektir.
Bu çalışmayı bitirirken önemli bir hususa temas etmek uygun ola-
caktır. Türk hukukçuları, yeni bir “yetkilendirme sözleşmesi” (imtiyaz
sözleşmesi) kanunu taslağı hazırlayacak olgunluğa erişmiştir. Kanı-
mızca, bu olgunluğa erişen Türk hukukçuları, yeni bir yetkilendirme
model taslağını hazırlamayıp kanun koyucuya ışık tutmazsa tarih
önünde sorumlu olur. İşte bu sorumluluktan kurtulmak için önümüz-
deki günlerde AB ve OECD normlarına uygun çağdaş bir yetkilendir-
me sözleşmesi taslak yasa modelini hazırlamayı düşündüğümü belirt-
mek isterim.