Previous Page  200 / 417 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 200 / 417 Next Page
Page Background

TBB Dergisi 2016 (125)

Nesibe KURT KONCA / Ceren DAMAR

199

kaynaklanan davaların sonunda verilen karar da para ile değerlendi-

rilebilen kararlar olacaktır.

27

Türk hukuk sisteminde küçük uyuşmazlıklar için gidilebilecek

alternatif çözüm yollarının uygulaması azdır. Bu nedenle her türlü

uyuşmazlık için mahkemeye başvurulmaktadır. İlk derece mahke-

mesinden alınan nihaî kararların çoğu için de kanun yoluna başvuru

yapılmaktadır. Kanun yolunda iş yükünü azaltmak ve yığılmayı önle-

mek için kanun yoluna başvurunun sınırlı tutulması gerekmektedir.

Aksi takdirde ilk derece mahkemesindeki uzun yargılama süreleriyle

üst derece mahkemelerinde de karşılaşılması ihtimal dâhilindedir.

28

Anayasa Mahkemesi içtihatlarına göre, malvarlığı haklarına ilişkin

davalarda, parasal sınırın altında kalan nihaî kararlara karşı kanun

yoluna başvuru hakkının tanınmaması, anayasaya aykırılık teşkil et-

memektedir.

29

27

Bozkurt H. Argun, “İş Mahkemeleri ve Yargılama Yöntemi”, ABD, Y.68, S.2010/2,

s. 202.

28

Akkaya, s. 116-120; Yılmaz, s. 55; Akil, s. 339; Konuralp, s. 247; Arslan/Yılmaz/

Ayvaz, s. 589; Karslı, s. 790; Çiftçi, s. 60-65.

29

“Adliye mahkemelerinin kimi karar ve hükümleri için Yargıtay yolunun kapatıl-

masını öngören bir yasa kuralının hukuk devleti kavramıyla bağdaşmayacak so-

nuçlara yol açma olanak ve olasılığını doğuran bir nitelik arz etmedikçe bu kav-

ramla çelişkiye düştüğünden söz edilemez. İtiraz konusu kuralla; davaların sürat-

lendirilmesi ve Yargıtay’ın yükünün bir ölçüde azaltılması amaçlanmıştır; getirilen

sınırlama kanıtı yararına yönelik bulunmaktadır. Türk parasının bugünkü satın

alma gücü karşısında, yüzbin liralık kesinlik sınırının adalet duygusunu rencide

edecek, dolayısıyla hukuk devleti ilkesini zedeleyecek ölçüye ulaştığını söylemek

mümkün değildir. Öte yandan, itiraz konusu kuralla yargı yolu da kapatılmamış-

tır. İtirazda bulunan Mahkemenin bir iddiası da, adliye mahkemelerince verilecek

kimi kararların kesin olduğu kabul edilerek dar gelirli yurttaşlar yönünden Yar-

gıtay güvencesinin ortadan kaldırıldığı, bu durumun Anayasa’nın sosyal devlet

ve eşitlik ilkesine ters düştüğüdür. İtiraz konusu kuralda, varlıklı kimselerle, ik-

tisaden güçsüz olanlar arasında herhangi bir ayırım yapılmış değildir. Bir başka

anlatımla bütün yurttaşlar aynı hükme tâbi tutulmuştur. Bu itibarla, eşitliğin bo-

zulduğu yolundaki iddiada haklılık payı bulunmadığı gibi, kesin karardan varlıklı

kimselerin daha az etkilenecek olması da Anayasanın sosyal devlet ilkesine ve eşit-

lik kuralına aykırılık oluşturacağının nedeni olarak kabul edilemez. Anayasa’nın

36. ve 154. maddelerine aykırılığa ilişkin iddialara gelince: Anayasa’nın 36. mad-

desine göre, herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı merci-

leri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma hakkına sahiptir. “Meşru

vasıta ve yollar” ibaresi, hukuk düzenine uygun vasıta ve yollar anlamındadır.

Anayasa’nın 142. maddesinde, mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişi

ve yargılama usulleri kanunla düzenlenir denilerek bu alanların Anayasa’ya uy-

gun olarak düzenlenmesi yasama organına bırakılmıştır. Öteki temel hak ve hür-

riyetler gibi, hak arama hürriyeti de kamu yararı dikkate alınarak sınırlanabilir.