

TBB Dergisi 2016 (125)
Hasan DURSUN
95
lenler hariç, birinci fıkrada belirtilen proje ve işlere de bu kanun hükümlerinin uy-
gulanmasına, görevli şirketin bu kanunun yayımı tarihinden bir ay içinde başvu-
ru ve ilgili idarenin müracaatı üzerine Bakanlar Kurulunca karar verileceği ifade
edilmiştir. Bahsedilen 2. fıkranın Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle Anaya-
sa Mahkemesi’ne iptal davası açılmıştır. İptal dilekçesinde, fıkrada, bu kanunun
yürürlüğe girmesinden önceki imtiyazlara da Bakanlar Kurulu kararı ile uygula-
nabileceğinin öngörüldüğü, bunun bir “geriye yürüme normu” olduğu, dayana-
ğı olan Anayasa hükmünün, yürürlük öncesini kapsadığı için üst-norma aykırı
olduğunu ifade etmektedir. Bir başka deyişle, 14.8.1999 öncesi yürürlükte olan
Anayasa’nın 125 ve 155. maddelerinde imtiyazlar bakımından tahkimi yasakla-
dığını, önceki Anayasa hükümlerinin etkisinin, değiştiren Anayasa’nın yürürlük
başlangıcına kadar hemen devam edeceği belirtilmiştir. Dilekçede, ayrıca, geriye
yürütme ölçütünde Bakanlar Kurulunun gözeteceği ölçütlerin yasa ile belirlen-
mesinin gerektiği, bunun yapılmaması yüzünden her somut olay için öngörüye
göre değişken, öznel ölçütlerin devreye gireceği ve bundan hukuk devleti ilkesi-
nin zarar göreceği belirtilmiştir. Yine dilekçede, imtiyaz ilişkilerinin kurulduğu
tarihte tahkim kaydının yokluğuna dayanarak bu ilişkinin tarafı olma yönünde
girişimde bulunmayan veya bulunamayan veya hazırlık aşamasında vazgeçen
veya ihalede ona göre teklif veren kişilerle imtiyaz sahipleri arasında bir eşitsizlik
yaratıldığı, Anayasa’nın 48 ve 167. maddeleri gereğince devletin girişim özgürlü-
ğünün ve piyasa ekonomisinin gereklerine uymak zorunda olduğu, imtiyazlaşma
tarihinde tahkim yokluğunun bir risk faktörü olduğu, bu durumun girişimcileri
caydırıcı bir etmen olduğu, ilişkinin kuruluş tarihindeki risk ve rekabet faktörleri-
ni, geriye etkili olarak ortadan kaldıran hükmün, ekonomi kuralları ile çatışacağı,
geriye yürüme kuralının bu yönüyle de hukuka aykırı olduğu, kuralın devlete ve
yürütmeye güveni erozyona uğratan imtiyaz hükmü niteliğinde olduğu görüşü
savunulmuştur. Anayasa Mahkemesi 20.7.2000 tarih ve E. 2000/16, K. 2000/17
sayılı kararında bu savaların hiç birisine itibar etmeyerek; Anayasa’nın 47. ve 125.
maddelerinde yapılan değişiklikten sonra imtiyaz sözleşmelerinin özel hukuk
sözleşmeleri olarak yapılabilmesi ve tahkim yolunun açılması sonucu bu olanağı-
nın tarafların isteğine ve belli koşulların yerine getirilmesine bağlı olarak Bakan-
lar Kurulu kararı ile Anayasa değişikliğinden önce yapılan sözleşmeler için bile
tanınmasında, kazanılmış hakları ihlal eden bir geriye yürüme söz konusu olma-
dığı gibi belirsizliğin de bulunmadığı, kaldı ki maddenin 1. fıkrasıyla Kanun’un
yürürlüğe girmesinden önce oluşmuş hukuksal durumların tabi oldukları usul
ve esaslara göre sonuçlandırılmasının kabul edildiği, 2. fıkrasıyla da bu durumlar
için herhangi bir zorunluluk getirilmeksizin kesinleşmiş mahkeme kararı ile ip-
tal edilenler hariç bu kanundan yararlanabilme olanağı sağlanarak koşullarının
saptandığı belirtilmiştir. Kararda, ayrıca, hukuksal denetimde, ancak gerçeklemiş
durumların gözetileceği, kimi varsayım ve olasılıkların esas alınamayacağı açık
olduğundan ileride yapılacak yasal düzenlemeleri öngörememeleri nedeniyle
ihalelerden vazgeçenlerin bulunmasının, eşitlik ve serbest rekabet ilkeleri ile bu
bağlamda hukuk devleti ilkesini zedelediği yönündeki savların anayasal dayana-
ğının bulunmadığı, kuralın Anayasa’nın 2. 10. ve 125. maddelerine aykırı olma-
dığı, Anayasa’nın 48. ve 167. maddeleriyle ilgisinin bulunmadığı ifade edilmiştir.
Bkz. 9.11.2004 tarih ve 25638 sayılı R.G. Kanımızca Anayasa Mahkemesinin bu
görüşleri bütünüyle isabetsizdir. 4501 sayılı Kanun’un geçici 1. maddesinin 2.
fıkrasının iptali talebiyle açılan davada ileri sürülen anayasa aykırılık savlarının
tümü doğru olduğu gibi bu fıkrayla anayasal normun gizli bir şekilde yürürlüğü
de sağlanmıştır. Zira Anayasa 14 Ağustos 1999 tarihinden önce imtiyaz şartlaşma
ve sözleşmelerinde tahkime izin vermez iken söz konusu fıkrayla 14 Ağustos 1999
tarihinden önce yapılan imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinde de tahkim kabul
edilerek kanunla anayasal norm gizli olarak geriye yürütülmüştür ki bunun hu-
kuka aykırılığı tartışma götürmez bir gerçekliktir.