Previous Page  136 / 393 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 136 / 393 Next Page
Page Background

TBB Dergisi 2016 (126)

Recep DOĞAN

135

rulması, öldürmenin töre saikiyle işlenip işlenmediğinin tespiti için

öncelikli olarak çözülmesi gereken bir soruna dönüşmüştür. Aslında

bir suçun nitelikli halinin aynı zamanda hafifletici neden sayılması

mümkün olmadığından, bu yorum, bir şeyi tekrar kendisiyle tanım-

lamaya benzer. Yani, töre saiki, “öldürme suçunun nitelik hali” ise ve

bu nitelikli hal nedeniyle haksız tahrik hükümleri zaten uygulanama-

yacaksa, bir öldürme suçunu “haksız tahrik olmadığı için töre saikiyle

işlenen cinayettir” diye nitelemek ile “töre saikiyle işlendiği için haksız

tahrik hükümlerinin uygulanamayacağı bir cinayettir” şeklinde nite-

lemek arasında hiçbir fark yoktur. Bu husus ayrıntıları ile aşağıda ele

alınacaktır.

3- Haksız Tahrik Hükümlerinin Uygulanmadığı Namus

Cinayetleri “Töre Cinayetidir” Düşüncesi

Yukarda belirtildiği üzere, Yargıtay bir yanda töre saiki ile işle-

nen cinayetlerin kolektif bir kararın ürünü olduğu düşüncesini savu-

nurken, diğer yandan da kolektif bir karar bulunmaksızın, maktulün

hayat tarzı, tercihleri ve fikirleri gerekçe gösterilerek planlı bir şekilde

öldürüldüğü ve haksız tahrikin mevcut olmadığı vakalarda da töre

saikinin bulunabileceğini iddia etmektedir. Bu yeni yaklaşımın savu-

nulduğu kararlarda, Yargıtay’ın “namus” ve “töre” kavramlarını aynı

anlama gelecek şekilde kullandığı, “töre saikiyle öldürme suçunu”

haksız tahrik hükümlerinin uygulanamayacağı namus saikiyle işle-

nen kasten öldürme suçları şeklinde tanımladığı görülmektedir.

23

23

Yargıtay

1.CD.

’nin 30.01.2009 tarih ve 2008/10901 E, 2009/293 K sayılı kararı:

“Oluşa ve dosya içeriğine göre; mağdure-katılan Yüksel’in sanığın kız kardeşi,

maktule Gülşen’in ise Yüksel’in kızı olduğu, maktulenin kocasını aldattığı yö-

nünde dedikodular çıkması üzerine maktulenin ailenin namus ve şerefini eksilten

davranışlarda bulunmakla suçlandığı, maktule hakkında dedikoduların çıktığı

tarihte sanığın onu öldürmeye karar verdiği, aradan yaklaşık bir yıl geçmesine

karşın bu kararında ısrar ederek caymadığı, saat 06.00 sıraları sanığın, maktulenin

kaldığı odaya girerek ailenin namusunu kurtarmak (töre) saikiyle hamile olduğu-

nu ve doğumuna az bir süre kaldığını bildiği uyumakta olan maktuleye bıçakla

dördü ayrı ayrı öldürücü olmak üzere dokuz ayrı yerinden vurarak tasarlayarak

öldürdüğü; sanık hakkında maktule Gülşen’i tasarlayarak öldürme suçundan ku-

rulan hüküm yönünden; sanığın maktule Gülşen’e yönelik eyleminin; gebe oldu-

ğu bilinen bir kadını, kendini savunamayacak durumda olan bir kişiyi, tasarla-

yarak ve töre saikiyle öldürme suçlarını oluşturduğu halde yazılı şekilde hüküm

tayini bozmayı gerektirmiştir.”

Yargıtay

1.CD.

’nin 08.04.2009 tarih ve 2009/2339 E, 2009/1937 K sayılı kararı:

“Sanıklar Ercan ve Burhan‘ın kardeşleri olan tanık Erdal ile evli olan Gülbahar’ın