

Yargıtay Kararlarında Töre Saikiyle Öldürme Suçu
148
görüşünde değişen pek bir şey olmadığını, açık bir şekilde ortaya koy-
maktadır. Burhanettin Onat’a göre, kadına birçok alanda tanınan eşit-
liğin, namus alanında tanınması ve kabul edilmesi mümkün değildir.
Bu nedenle, zina yapan kadının toplum içindeki durumu ile erkeğin
durumu arasında bir fark olması tabiidir. Toplumda, zina yapan, zani
erkeğe, “hovarda ya da çapkın”, zina yapan, zaniye kadına, ise “oros-
pu” denmektedir. Bu şartlar altında, kadınla erkeğin zina konusunda
eşit muameleye tabi tutulması şeklindeki “ultra modern” düşünceler
yersiz olup bu Müslüman mahallesinde salyangoz satmaya kalkış-
maktır.
42
Aynı düşüncelerin öğretide de yer aldığı, zina yapan kadın ve
erkeğin namusunun, zina eyleminden farklı şekillerde etkilendiği,
iddiasında bulunulduğu görülmektedir. Buna göre, kadının ihanete
uğraması halinde kadına sadece acınmakta, erkeğin ihanete uğraması
halinde ise erkek ihanete uğradığını biliyorsa “gülünç”, ihanete kat-
lanmışsa “namussuz”, yok bu hareketi umursamadan kabul etmiş ise
“haysiyetsiz” konumuna düşmektedir. Hukukun böyle bir toplum-
sal değerlendirmeyi dikkate alması gerekli olup ihanet ile namusu
zedelenen erkeğin zina konusunda farklı muameleye tabi tutulması
ve dolayısıyla ihanet halinde şiddete başvurması makul karşılanma-
lıdır.
43
Benzeri düşünceler, Anayasa Mahkemesinin Mülga 765 sayılı
Türk Ceza Kanunu’nun 438’ inci maddesinde yer alan “ırza geçmek ve
kaçırmak fiilleri fuhuşu kendine meslek edinen bir kadın hakkında
irtikâp olunmuş ise, ait olduğu maddelerde yazılı cezaların üçte ikisi-
ne kadarı indirilir” hükmünün Anayasanın eşitlik ilkesine aykırı ol-
duğu gerekçesiyle yapılan itiraz başvurusunu, oy çokluğu ile ret eden
kararının gerekçesinde de görülmektedir.
44
2005 yılına gelindiğinde aynı eril düşüncenin direnişini devam
ettirdiği görülmüştür. Ancak 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe gi-
ren 5237 sayılı TCK, Avrupa Birliği’ne üyelik öncesi çıkarılması gere-
ken hukuksal düzenlemelerden biri olarak ele alındığından, tüm karşı
koymalara, tartışma ve direnmelere rağmen, Avrupa Birliği zinanın
42
Sancar, 2013, s.163.
43
Bu düşüncelerin detayı için bkz. Sancar 2013, s. 164.
44
Anayasa Mahkemesinin 12.01.1989 tarih 1988/4 E, 1989/3 K sayılı kararı,
10.01.1990 tarih ve 20398 sayılı Resmi Gazete.