Previous Page  259 / 545 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 259 / 545 Next Page
Page Background

258

Mülkiyetin Teminat Amacıyla İnançlı İşlemle Devri

Doktrinde genel kabul gören görüş

108

, inanç anlaşmasının tipik

sözleşmelerin hukuki sebebini teşkil eden fer’i bir sözleşme değil, mül-

kiyetin devri borcunu doğuran, tarafların hak ve borçlarını düzenle-

yen kendine özgü (sui generis) bir sözleşme olduğu yönündedir. Yani

inanç anlaşması mülkiyetin devrinin hukuki sebebi olarak başka bir

sözleşme altına saklanmaya gerek kalmaksızın kabul edilebilecektir.

Bu konuda tartışmalı bir diğer nokta, Tapu Sicil Tüzüğüm. 16/2’nin

(Eski Tapu Sicil Tüzüğü md.11/2) “istem, tescili bozucu veya hüküm-

süz kılıcı kayıt ve şarta bağlanamaz” hükmüne ilişkin düzenlemesi-

dir. Doktrinde

109

, bu hüküm karşısında taşınmaz mülkiyetinin inançlı

olarak devredilebilmesine şüpheyle yaklaşılmaktadır. Bizim de pay-

laştığımız görüşe göre

110

ise Tapu Sicil Tüzüğü’nün anılan hükmünün

inançlı mülkiyet devirlerini engelleyecek şekilde yorumlanmaması

gerekir. Zira bu hüküm tescil talebinin tescili bozucu veya hükümsüz

kılıcı kayıt ve şarta bağlanamayacağına ilişkindir. Oysa inançlı mül-

kiyet devri sözleşmesinde alacağın ödenmesi halinde taşınmazı iade

borcunun doğması, tescili kendiliğinden hükümsüz kılıcı veya bozucu

bir durum değildir. Yine inançlı mülkiyet devri sözleşmesine istina-

den yapılan tescil talebi şarta bağlanmış değildir. Tescil talebi teminat

amaçlı olarak bir taşınmazın mülkiyetinin geçirilmesine ilişkindir.

Burada “şart” sözleşmenin hükümlerine dâhildir. Çünkü bu sözleşme

gereği şart gerçekleştiğinde (borç ödendiğinde) doğan iade borcu, tes-

cili kendiliğinden bozmaz ya da hükümsüz kılmaz. Bunun gibi geri

alım (vefa) hakkı ile birlikte yapılan satım sözleşmesinde de durumun

inançlı mülkiyet devrine benzediğini söylemek mümkündür, burada

da başlangıçta taşınmazın mülkiyeti alıcıya geçirilmektedir. Eğer geri

alım hakkı kullanılırsa, bu durumda mülkiyetin geri alım hakkının

sahibine iadesi gerekmektedir. Bu anlamda inançlı mülkiyet devrinde

borcun ödenmesi koşulu, geri alım hakkı tanınmış satım sözleşme-

sinde bu hakkın kullanılması şartına dönüşmektedir. Eğer Tapu Sicil

Tüzüğü m.16/2 bu doğrultuda yorumlanmazsa, bu işlemin de tapuda

yapılamıyor olması gerekirdi. Oysa geri alım hakkının tanındığı satım

sözleşmelerinin tapuda yapılmasına bir engel yoktur.

108

Eren, s.383; Özkaya, s. 33; Özsunay, s.98; ayrıca bkz. Hüseyin Hatemi, ‘Nam-ı

Müstear Kavramı ve Vekalet ile İlişkisi’, Temsil ve Vekalete İlişkin Sorunlar Sem-

pozyumu, İstanbul 1976, s.133 vd.

109

Bu konuda bkz. Oktay Özdemir, s. 665, dpn.28; Sirmen, s.323.

110

Oktay Özdemir, s. 665 vd.