

266
Mülkiyetin Teminat Amacıyla İnançlı İşlemle Devri
de malını masadan çıkaramayacağı gibi mahcuz mala istihkak davası
da açamaz. İnanan aleyhine çok ağır sonuçlar doğuran bu durum, iki
hükmün ( İİK. md.188 ve TBK md. 509 (EBK. md.393) ) istisnai uygula-
maları ile yumuşatılmaya çalışılmıştır.
140
İnanç amacının gerçekleşmesi, borcun ödenmesi, belli sürenin
geçmesi gibi nedenlerle inançlı ilişkinin sona ermesi durumunda, ina-
nılanın inanç konusunu geri verme borcu doğar. İnançlı işlem sona
erince inanılanın inanç konusunu iade etmesi en başta gelen yüküm-
lülüğüdür. İnanılan inanç konusu malvarlığı değerini inanana dev-
retmezse, inanan aralarındaki inanç anlaşmasının kendisine tanıdı-
ğı kişisel hakka dayanarak malın kendisine iade edilmesi için dava
açabilir.
141
Yargıtay bir kararında
142
“İnanç sözleşmesi inanç gösterile-
ne, bir hakkın kullanılmasında davranışlarını inanç gösterenin tespit
ettiği amaca uydurmak borcunu yükler. İnanç gösterilen kişi, inanç
gösteren namına yapılacak bir işlemden sonra taşınmaz mülkiyetini
inanç gösterene aktarma yükümlülüğü altına girmişse, yükümlülü-
ğünü yerine getirmemesi halinde, bunun dava yoluyla hükmen yerine
getirilmesi istenir.” demektedir.
Teminat amaçlı inançlı işlemlerde borç ödenmediği takdirde ina-
nılanın inanç konusunu paraya çevirmek suretiyle alacağını alma
hakkı mevcuttur. İnanç konusunun paraya çevrilmesinde, inanılanın
140
İİK.md.188 hükmü gereğince, sırf bedelini tahsil etmek veya tayin edilen ilerideki
bir ödemeye karşılık olmak üzere müflise devrolunan hamiline veya emre yazılı
senetler, inanılanın iflası halinde masadan çıkarılabilir. Ancak hükmün dar kap-
samı nedeniyle inananı her durumda koruyamayacağını söylemek mümkündür.
TBK md. 509 (EBK.md.393) hükmüne göre ise, müvekkil vekile karşı vekalet iliş-
kisinden doğan borçlarını yerine getirdiği takdirde; vekilin kendi namına, müvek-
kili hesabına iktisap ettiği menkullerin, vekilin iflası halinde müvekkil tarafından
masadan çıkarılması mümkündür. Yine inançlı bir vekâlet ilişkisinde, inanılanın
kendi namına inanan hesabına iktisap ettiği alacak hakları da, inananın vekâlet
ilişkisinden doğan borçlarını yerine getirmiş olması ve inançlı işlemle aksinin ka-
rarlaştırılmaması şartlarıyla kanuni halefiyet yoluyla inanana geçmektedir. Ancak
bu hükmün de bir vekâlet sözleşmesinin inançlı işlem şeklinde yapılması halinde
ve sadece menkuller ve bazı alacaklar için istisnaen uygulanabileceği, bunun dı-
şındaki işlemlerde inananın yine korumasız kalacağını söylemek yanlış olmaz.
Bkz ve karş. Özkaya, s. 52; Özsunay, s. 204 vd; Uygur, s. 204-205; Tercier/Pichon-
naz/Develioğlu, s. 283; Kocayusufpaşaoğlu/Hatemi/Serozan/Arpacı s. 369-370.
141
İnananın inanç konusunun iadesine yönelik, inanç anlaşmasından kaynaklanan
nisbi bir hakkı vardır. Özkaya, s. 51 vd.
142
1.HD,22.5.1989, E.1989/4596,K.1989/6255
(www.kazancı.com.tr,erişim tarihi:
01.08.2016).