

291
TBB Dergisi 2017 (128)
Emel BADUR / Gamze TURAN BAŞARA
te, bu düzenlemenin kamu yararı amacıyla yapıldığının düşünülmesi
mümkündür. Anayasa’nın 35/2. maddesinin açık hükmü karşısında,
TeMK’nun 20/A maddesinde düzenlenen tasarruf yetkisinin kısıtlan-
masına ilişkin kararın ve bu kısıtlamanın şerhinin ilk amacı kamu ya-
rarının sağlanmasıdır.
Düzenlemenin amacı, aslında madde kenar başlığında bile
“Za-
rarların tazmini amacıyla tedbir konulması”
olarak belirtilmiştir. Hangi
zararların tazmini için bu tedbirin konulabileceğine ilişkin açıklama
madde metninde yapılmış ve Türk Ceza Kanunu’nun İkinci Kitap Dör-
düncü Kısım Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölümünde tanım-
lanan suçlar ve TeMK kapsamına giren suçlar nedeniyle gerçek veya
tüzel kişiler ile kamu kurum ve kuruluşlarının uğradığı zararların taz-
mini amacıyla, tasarruf yetkisinin kısıtlanabileceği açıklanmıştır.
TCK’nun anılan bölümleri sırasıyla Devletin güvenliğine karşı
suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, milli
savunmaya karşı suçlar ve son olarak Devlet sırlarına karşı suçlar ve
casusluk olarak ayrıma tabi tutulmuştur.. TeMK’nun 20/A maddesinin
uygulanmasının gündeme gelmesi için şüpheli veya sanıkların fiilleri-
nin ya TCK’nun anılan bölümlerinde yer alan suçlarla ya da TeMK’nda
düzenlenen suçlarla örtüşmesi gerekmektedir.
Bununla birlikte şüpheli veya sanıkların tasarruf yetkilerinin kı-
sıtlanabilmesi için suç şüphesi yeterli değildir. Zira TeMK’nun 20/A
maddesinde düzenlenen tedbir, suçun önlenmesine veya ceza yargı-
lamasına ilişkin bir nitelik taşımaz. Maddenin uygulanabilmesi için
anılan suç tiplerine ilişkin fiiller sonucunda gerçek veya tüzel kişilerin
veya kamu kurum ve kuruluşlarının zarara uğradığının düşünülmesi
gereklidir.
Bu zararın bir mahkeme kararıyla tespit edilmesi veya tazmini-
ne hükmolunması ve hatta bunlara yönelik davanın açılmış olması,
TeMK’nun 20/A maddesinin uygulanabilmesi için aranan şartlardan
biri değildir. Yani zarar şüphesinin varlığı yeterlidir. Aslında suç ve
haksız fiillere ilişkin kesişim kümesi, oldukça zengindir. Suç niteliği
taşıyan pek çok eylem, aynı zamanda haksız fiil olarak da değerlen-
dirilmeye uygundur. Bu nedenle suçun işlendiğine yönelik kuvvetli
şüphe, zararın varlığı yönünde bir emare olarak kabul edilebilir.