Previous Page  139 / 405 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 139 / 405 Next Page
Page Background

138

Medeni Usul Hukukunda Hâkimin Verdiği Kesin Süre

ça belirtmelidir. Verilen sürenin kesin olduğunun ara kararda açıkça

belirtilmemesi halinde, kesin süreye ilişkin sonuçlar doğmaz.

19

Ayrıca

tarafa kesin süre verildiğinde bu sürenin miktarının da belirli olması

gerekir. Sonu gösterilmeksizin tarafa süre verilip, bu sürenin de ke-

sin süre olduğunun belirtilmesi “açık olma” unsuru bakımından ilke

olarak yeterli olmamalıdır.

20

Bu nedenle, Yargıtay’ın keşif giderlerinin

yatırılması için kesin süre verilip sürenin son günü belirtilmemesi ha-

linde, kesin sürenin son gününü keşfin yapılacağı gün olarak kabul

eden

21

ve tanık listesi verilmesi ve tanık ücretlerinin yatırılması için

kesin süre verilip sürenin son gününün belirtilmemesi halinde, kesin

sürenin son gününü duruşmanın bırakıldığı gün olarak kabul eden

22

kararlarını isabetli bulmamaktayız. Zira kesin süreye ilişkin ara kara-

rın her türlü yanlış anlamayı önleyecek ve yoruma ihtiyaç gösterme-

yecek biçimde açık olması gerekir. Sonu gösterilmeksizin kesin süre

verilen ara karar açık olmayıp yorumu gerektirecek türdendir. Avu-

katla temsil zorunluluğu bulunmayan hukukumuzda, yorumu gerek-

tiren kesin süre ara kararı hak kaybına sebebiyet verebilir. Tanık listesi

verilmesi veya keşif için gerekli giderleri yatırması konusunda tarafa,

mahkemenin sonunu göstermeksizin verdiği kesin süre ara kararını

yorumlayarak, sürenin son gününü bir sonraki duruşma günü kabul

etmek; bu günde de gerekli işlemi yapmayan tarafın bir daha bu işlemi

yapamaması sonucunu doğurur (HMK m. 94/3). Bu ise, ara kararı usu-

lüne uygun biçimde kaleme alma görevinin hâkime ait bir iş olmasına

rağmen, hâkimin yaptığı hataya tarafın katlanmasını beklemek olur.

19

HGK, 16.11.1966, 2/1269-291 (Kuru, Usul- V, s. 5438).

20

HGK, 31.10.1962, E. 6/26, K. 56 (Bilge Umar, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Şerhi,

2. Baskı, Yetkin Yayınları, Ankara 2014, s. 288).

21

HGK, 04.02.1959, 5/3-5 (Kuru, Usul-V, s. 5436).

22

“Mahkemece 12.7.1977 tarihinde, davacıya tanık listesi verip karşı tarafa tebliğ et-

tirmek, yirmişer lira tanık ücretlerini mahkeme veznesine yatırmak üzere kesin

mehil verilmiş süre (sürenin sonu) belli edilmemiştir. Yargılamanın bırakıldığı

4.10.1977 tarihinde de, duruşmaya ilk kez giren davacı vekili tanık listesi vermiştir.

Davalı vekili kesin mehlin geçtiğini, liste vermesine muvafakat etmediğini bildir-

miştir. Mahkeme kesin mehle riayetsizlik sebebiyle davayı reddetmiştir. Davacıya

delil ikamesi için verilen mehilde süre belli edilmediğinden, mehlin son günü du-

ruşmanın bırakıldığı 4.10.1977 günüdür. Davacı vekili o gün tanık listesi verme

yükümlülüğünü yerine getirmiştir. Verilen kesin mehilde ayrıca tanıklara dave-

tiye çıkarılması için gerekli zaman bırakılmamasına göre verilen bu mehil usule

aykırı bulunmaktadır. Bu bakımdan davacının delillerinin toplanarak incelenmesi

gerekirken yazlı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır (Kuru, Usul- III, s.

2582).”