

367
TBB Dergisi 2017 (129)
Ferah GÜÇLÜ YILMAZ
olarak görülmektedir. Bu nedenle ‘eğitim’ kavramının analizi, aslında
kavramın arkasındaki gerçekliği nasıl anladığımızı ortaya çıkarmak-
tadır. ‘Eğitim’ kavramına yüklediğimiz anlamlar, ‘eğitim’ olgusuna
yaklaşımımızı göstermektedir. Diğer yandan ‘eğitim’ olgusunun en
temel unsuru olan, ‘öğrenci’ kavramının taşıdığı anlamın, hangi fel-
sefi yaklaşımın ürünü olduğunu tartışmakta önemlidir. Aydınlanma
çağına kadar, ‘öğrenci’, yetiştirilmesi gereken pasif bir özne olarak ka-
bul edilmiştir. Aydınlanma çağından sonra ve özellikle bilgi çağı ola-
rak adlandırılan günümüzde ise ‘öğrenci’, doğuştan getirdiği ‘özünü
veya benliğini bozmadan, kendini, hayatını ve dünyayı, kendisi için
yeniden anlamlandırarak değerli kılan ve kendine özgü öğrenme be-
cerileri olan aktif bir özne olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu durumda
eğitimi, eğiten ya da öğretmen ve eğitilen ya da öğrenci kavramları
arasındaki ilişkiyi, yeniden ele almamız gerekmektedir. Konuyu bu
açıdan ele aldığımızda, eğitim sözcüğüne; ‘eğitenin, eğitileni eğitmesi’
olarak bakarsak, eksik bir tanımlama yapmış olunmaktadır. Çağımı-
zın eğitim paradigmaları, eğitime ilişkin temel kavramlara da farklı
bir bakış açısı getirmemize neden olmaktadır. Sözgelimi; ‘eğitme eyle-
mi’ artık, ‘geliştirme, gelişmesini sağlama, yetkinleştirerek yetiştirme,
yetkinlik kazandırma’ eylemlerini içine almaktadır. ‘Öğrenci’ kavramı
yerini ‘öğrenen’ kavramına bırakarak, ‘öz yeterliliğe ve doğuştan belir-
li bir donanıma sahip birey’ olarak tanımlanmaktadır. Bu durumda,
eğitim adına ortak ideal, ‘doğru insanı, yetiştirmek’ olursa, kavramın
arkasındaki nedensel gerçeklikler, siyasallaştırılmaktadır. Öyle ki bu
durum, ‘eğitim’ olgusuna evrensel ve felsefi bir bakış geliştirmek yeri-
ne hükümet programlarının, politik ve ekonomik değişkenlerine göre
değişen, daha kısır ve kısa vadeli eğitim uygulamalarına yol açmak-
tadır. Eğitim adına ortak ideal, ‘insanı, doğru yetiştirmek’ olursa, o
zaman ‘eğitim’ olgusuna, evrensel ve bilimsel değerlerle yaklaşılmak-
tadır. O halde eğitim adına karar verebilmek için politikacılara değil,
eğitim bilimleri uzmanlarına söz verilmelidir.
Oktay’a göre (2016)‘…..21. yüzyılın birey odaklı anlayışına paralel
olarak, bugün pek çok ülkede, pek çok düşünür eğitim uygulamala-
rında, bireyi merkeze alan öğrenme anlayışlarını benimsemektedir.
İnsanların farklı öğrenme özelliklerini bulunmaktadır. Bireyin öğren-
diklerini içselleştirmesine daha iyi olanaklar sağlayana bir eğitim sis-
temine ihtiyaç vardır. Bu nedenle, bireyi araştırmaya ve düşünmeye