

373
TBB Dergisi 2017 (129)
Ferah GÜÇLÜ YILMAZ
hukuk devleti olmanın, sosyal adaleti oluşturmanın ve eğitim siste-
minde ‘bireyi’ geliştirmenin teminatıdır. Laik devlet, kişinin dini ya
da manevi yaşamının, ‘kula kulluk edilmesinde’ bir araç olarak kulla-
nılmasını önlemek için vardır. Diğer bir deyişle bireyin dini tecrübesi-
ni yaşarken, yaratıcısıyla kendisi arasına kimsenin girmemesini, kula
kulluğu değil, Yaratan’a kulluğu garanti altına alan, bireye kendi dini
anlayış, yaşayış ve davranışlarının sorumluluğunu veren bir yaklaşım
söz konusudur. Çoğunluğu Müslüman olan Türkiye’de, İslam dininin
‘Oku!’ emri, 21. yüzyıl’ da inananlar tarafından daha anlamlı görül-
mesi gerekmektedir. İslam dininin kutsal kitabı ‘Kuran’, bireye öğren-
me, bilme, yorumlama, akıl yürütme özgürlüğü zaten Tanrı tarafın-
dan verilmektedir. Bireyin kendisine, kendi ahlaki sorumluluğunun
kapıları, ‘Oku’ emriyle bizatihi yaratıcı eliyle açılmıştır. İşte bu neden-
le, ‘insan ve insan sevgisi’ temelinde yapılandırılan ‘Kuran’, yapılan
her bireysel eylemi, iş ve işlemleri Tanrı adına değil, ‘insanlık adına’
iyi yapılmasını istemektedir. Çünkü ‘bu dünyada iyi insan olamayan,
diğer dünyayı kazanamaz’ tezi nasıl anlamlı olabilir? Dinin özü gere-
ği ibadetler, ‘Tanrı’ için yapılır ve kabul olup olmadığını da yalnızca
‘Tanrı’ bilir. İslam dini açısından her türlü canlıya iyilik yapmak, dü-
rüst, ahlaklı, adaletli olmak, bu dünyayı yaşanılır kılmak, insana veri-
len en büyük görev ve sorumluluk olduğu kadar, insanı insan yapan
en değerli evrensel ahlaki ilkelerdir. Dolayısıyla insan, akıl ve mantık
ilkeleri gereği, ‘asla’ ne adına olursa olsun, ‘dürüst, ahlaklı, adaletli,
vicdanlı davranmamayı’ erdemlilik olarak göremez ve kabul edemez.
Çünkü ‘Tanrı’ inanan kişiden, kendi adına insanlar arasında adalet-
sizlik, haksızlık yapmasını bekleyebilir mi? Mantıksız geldi değil mi?
O halde, ‘gaye, dava, devlet, Tanrı vb. uğruna her şey mubah’ olamaz.
Eğitim sisteminin, hukukun üstünlüğünü savunan, sosyal adalete,
laikliğe, evrensel etik değerlere, insan hak ve özgürlüklerine, düşünsel
ve davranışsal olarak önem veren bireyler yetiştirebilmesi için, demok-
rasi eğitimini üstlenmesi gerekmektedir. Ancak demokratik değerler
olarak ortaya konan kavramlar belirli ideolojileri yansıtmamalıdır. O
halde, demokratik değerleri, evrensel bir dünya görüşünün sınırları
içinde belirleyebilir miyiz? Bu evrensellik içinde demokratik değerler,
bilimsel ve aynı zamanda milli bir eğitim sisteminin öğrenim nesnesi
olabilir mi? Okulların demokrasi eğitiminde görevi ne olmalıdır?