Previous Page  154 / 405 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 154 / 405 Next Page
Page Background

153

TBB Dergisi 2017 (131)

Hasan DURSUN

Lenin, tekelci kapitalizmin savaş kışkırtıcılığı veya körükleyiciliği

yapmasının onun doğasından kaynaklandığını savlamaktadır. Daha

açık bir deyişle yazar, üretici güçlerin gelişmesi ile sermaye birikimi

arasında ve mali-sermaye için sömürgelerin ve “nüfuz bölgelerinin”

paylaşılmasında mevcut oransızlıkların ortadan kaldırılması bağla-

mında kapitalizmin bulunduğu her yerde savaştan başka bir aracın

bulunmadığını belirtmektedir.

85

Kapitalizmin mevcut durumda tekelci kapitalizme dönüştüğü ko-

nusunda Marksistler arasında âdeta bir uzlaşı bulunmaktadır. Hatta

Marksist düşünürlerden Arzumanyan mevcut durumda tekelci kapi-

talizmin tekelci devlet kapitalizmine dönüştüğünü savlamaktadır.

86

85

Lenin, s. 105.

86

Zira Arzumanyan’a göre üretimin artan yoğunlaşması ve sermayenin “birikimi”

(temerküzü), özel tekellerle devlet tekellerinin gitgide daha fazla birbirine karış-

ması, uluslararası devlet tekelleri birliklerinin ve örgütlerinin ortaya çıkışı, eko-

nominin askerileştirilmesi ve silahlanma yarışı, kapitalizmin açgözlü sömürme

iplerini tek bir merkezde, diğer deyişle milletin tümüne karşı olan çok güçlü olan

bir avuç tekelci birlikte toplanmıştır. Yazar, toplumun üretici güçlerinin gittikçe

artan bir kısmının dev tekellerin denetimi altında bulunduğunu, dev “şirket bir-

liklerinin” (konsorsiyumların) kârlarını durmadan artırdıklarını belirtmektedir.

Yazar, kapitalist toplumlarda mali oligarşinin egemenliğini maskelemekte yara-

yan yeni olaylar belirdiğini, ancak yalnızca görünüşlerin söz konusu olduğunu,

gerçekte, bugünkü kapitalizmin bağrında ortaya çıkan bu yeni süreçlerin burjuva

toplumunun ekonomik ve siyasi yaşamında mali oligarşinin saltık gücünün dur-

madan arttığını, burjuvazinin savunucularının kapitalizmin dönüşümlerini öv-

mek ve mali sermayenin egemenliğini inkâr etmek için yüzeydeki bu görünüşlere

başvurduklarını belirtmektedir. Bununla birlikte, yazar, olayların görünüşüyle

özü birbirine bütünüyle uygun olsaydı bilimin “varlık sebebinin” (raison d’état)

kalmayacağını, bilimin asıl görevinin, olayların özünü keşfetmek, olayların niye

o şekilde değil de bu şekilde göründüklerini kanıtlamak olduğunu ifade etmekte-

dir. Yazar, geçekte burjuva devleti çeşitli şekillere bürünse de onun içeriğinin hep

aynı olduğunu, bunun de her zaman burjuvazinin diktatörlüğü olduğunu sav-

lamaktadır. Yazar, emperyalizm devrinde burjuva devletinin, mali sermayenin

egemenliğinin aracı haline geldiğini, kapitalist girişimlerin hisse senetli şirketler

şekline bürünmekle sermayede bir dağılma olduğu, bir başka deyişle, sermayenin

halka veya tabana yayılması izlenimini verdiğini oysa burada mali oligarşinin en

uygun bir biçime bürünmesinden başka bir şeyin söz konusu olmadığını, tekelci

devlet kapitalizminin gitgide büyüdüğünü savunmaktadır. Arzumanyan, büyük

şirketlerin zenginleşmesini sağlayan devlet siparişlerindeki bolluğun birçok üre-

tim kolunda önemli bir rol oynadığını, Stanford Araştırma Enstitüsünün yaptığı

bir ankette, gelişme ritmi en hızlı olan 100 şirketin kaynaklarının %30’unu dev-

let siparişlerinin meydana getirdiği, oysa gelişme ritmi en düşün olan 100 şirket

için bu oranın %2,5 olduğunun ortaya konulduğunu, tekelci burjuvazinin devlet

bütçesini babasının çiftliği haline getirdiğini belirtmektedir. Bkz. A. Arzumanyan,

Dünya Kapitalizminin Bugünkü Buhranı (A. Arzumanyan’ın Krizis mirovogo