

62
Kamu Malı Niteliğinin Tespiti ve Kamu Mallarından Yararlanmanın Esasları
yararına tahsis edilmesi” olmak üzere iki koşulu taşıması gerekmekte-
dir. Birinci şarta “kamu mülkiyeti şartı”, ikinci şarta ise “tahsis şartı”
denilebilir.
18
Bu bakımdan özel kişinin mülkiyetinde bulunan bir mal, herkesin
kullanımına sunulmuş bir mal olsa bile kamu malı sayılamaz. Örneğin
ülkemizde çokça rastlanan hayrat, çeşme ve sebiller, salt bunlardan
herkes yararlandığı için kamu malı sayılamazlar. Bu gibi mallar halen
özel kişilerin mülkiyetinde olan, özel mallardır.
19
Kamu malı olmanın ikinci şartı olan tahsis şartının gerçekleşmesi
için ise iki alternatif şart gerekmektedir. Buna göre, söz konusu mal ya
“kamunun doğrudan kullanımına” ya da “bir kamu hizmeti ifasına”
tahsis edilmiş olmalıdır.
20
Örneğin, yollar, akarsular, deniz kıyıları, pazar yerleri, parklar,
ibadethaneler ve mezarlıklar “kamunun doğrudan kullanımına tahsis
edilmiş” yerler iken, bir karakol binası, bir okul binası, havaalanı bina-
sı metro istasyonları gibi mallar, “bir kamu hizmetine tahsis edilmiş”
olan malladır.
21
Kamusal mallar doktrinde;
- Tahsis amaçlarına göre: “sahipsiz mallar,” “orta malları” ve “hiz-
met malları” olmak üzere üç gruba ayrılarak,
- Maddi içeriklerine göre: “kara kamu malları”, “deniz kamu malla-
rı”, “su kamu malları” ve “hava kamu malları” olmak üzere dört
gruba ayrılarak,
- Oluşum tarzlarına göre: “doğal kamu malları” ve “yapay kamu
malları” olmak üzere iki gruba ayrılarak,
- Taşınabilir olup olmamalarına göre ise “taşınabilir kamu malları”
18
Gözler, s. 821.
19
Yahya Kazım Zabunoğlu, İdare Hukuku, Cilt 1, Yetkin Yayınları, Ankara, 2012, s.
573.
20
Gözler, s. 823.
Zabunoğlu’na göre, bir malın kamunun doğrudan kullanımına tahsis edilmesi
aslında bir kamu hizmetinin ifasına tahsis edilmesi ile aynı şeydir. Bu nedenle
doğrudan tahsis ile hizmetin ifasına tahsis arasında bir ayrım gözetilmesi isabetli
değildir. Bkz. Zabunoğlu, s. 574.
21
Gözler, s. 823.