

80
Türk Ceza Kanunu’nda Gürültüye Neden Olma Suçu
getirilen eylem ile kıyaslandığında kanun koyucunun bir derecelen-
dirmeye gitmeyi amaçladığı görülmektedir.
74
Kanun koyucu başkala-
deki bir yer ise ve gürültü başka bir kimsenin sağlığının zarar görmesine elverişli
olmayacak nitelikte ise KK’nın 36. maddesindeki kabahat oluşacaktır. Son olarak
motorlu araç sürücülerinin araçlarının çevredekileri rahatsız edecek derecede gü-
rültü çıkartması halinde ÇK’nın 20/h maddesindeki kabahati oluşturmuyor ise
KK’nın 15/1 maddesindeki içtima kuralı gereğince KTK’nın 30/b ve KK’nın 36.
maddesindeki idari para cezalarından hangisi daha ağır ise o kabahate göre yaptı-
rımuygulanacaktır. (Bkz.
Y.4.CD, T.19.02.2015, E.2015/1619, K.2015/21076;
18.CD,T.01.06.2016, E.2015/13033, K.2016/12044;
18.CD,T.27.04.2016, E.2015/13060,
K.2016/8837;
www.kazanci.com.tr, (12.06.2016); Kanımızca aktarılan tespit dört
noktada isabetli değildir: 1) ÇK’nın 20. maddesinin (h) bendi sonraki özel ka-
nun niteliğinde olduğundan bu hüküm, gürültüyle ilgili kısmıyla sınırlı olarak
KTK’nın 30. maddesindeki düzenlemeyi yürürlükten kaldırmıştır. 2) Her ne kadar
ÇK’nın 14. maddesinde gürültü yapmayı yasaklayan ve yönetmelikle düzenleme
yapılacağını işaret eden hükümde “hizmet binaları” ifadesi yer alsa da kabahati
düzenleyen 20. maddede hizmet binaları için idari yaptırım uygulanacağı belir-
tilmemiştir. Bu sebeple hizmet binalarından kaynaklı gürültüye neden olunması
halinde ÇK’nın 20. maddesi uygulanamaz. 3) ÇK’nın 14. maddesinde “Kişilerin
huzur ve sükûnunu, beden ve ruh sağlığını bozacak şekilde ilgili yönetmeliklerle
belirlenen standartlar üzerinde gürültü ve titreşim oluşturulması yasaktır” denil-
miş olsa da 14. maddede gürültünün kişilerin huzur ve sükûnunu, beden ve ruh
sağlığını bozacak nitelikte olmasına ilişkin bir koşula yer verilmemiştir. Sadece
14. maddesine göre çıkarılan yönetmelikle belirlenen önlemleri almama veya bu
yönetmelikte belirlenen standartlara uymama ile ilgili fiiller kabahat olarak ta-
nımlanmıştır. O halde ÇK’nın 20. maddesinin h bendindeki kabahatin oluşma-
sı bakımından gürültünün kişilerin huzur ve sükûnunu, beden ve ruh sağlığını
bozacak nitelikte olması gerekmemektedir. Çıkarılan yönetmelikle belirlenen
önlemleri almama veya bu yönetmelikte belirlenen standartlar üzerinde ulaşım
araçları, şantiye, fabrika, atölye, işyeri, eğlence veya konutlardan kaynaklanan
gürültüye neden olma, ÇK’nın 20. maddesinin h bendindeki kabahatin oluşması
bakımından yeterlidir. Bu durumda KK’nın 36. maddesinde düzenlenen kabahat,
gürültünün kişilerin huzur ve sükûnunu bozacak nitelikte olması koşuluyla; sa-
dece ulaşım araçları, şantiye, fabrika, atölye, işyeri, eğlence yeri veya konutlardan
kaynaklanmayan gürültüye neden olma halinde oluşabilir. 4) Gürültünün sırf
başkasının huzur ve sükûnu bozma amacına yönelmiş olması, ÇK veya KK’daki
kabahatin oluşmasına engel olmaz. TCK’nın 123. maddesindeki suçun oluşması
halinde faile oluşan kabahatten dolayı ayrıca yaptırım uygulanmasını engeller.
Bir bütün olarak değerlendirildiğinde ÇK’nın 20. maddesinin (h) bendinde yer
alan düzenleme ile bilinçli ya da bilinçsiz olarak KK’nın 36. maddesinin uygula-
ma alanının büyük ölçüde daraltıldığı söylenebilir. Kanun koyucunun bu tercihi,
karmaşa yaratmakta olup gürültüyü kontrol altına almak bakımından olumlu bir
etki yaratmamaktadır. İfade edilen nedenle kanımızca ÇK’nın 20. maddesinin (h)
bendi ile KK’nın 36. maddesinin uyum içerecek şekilde yeniden düzenlenmesi
acil bir ihtiyaçtır.
74
Öğretide ve uygulamada gürültüye neden olma suçu ile gürültü kabahati arasın-
daki ayırımda, neden olunan gürültünün sadece başkalarının huzur ve sükununu
bozacak nitelikte mi yoksa başkalarının sağlığına zarar vermeye elverişli nitelikte
mi olduğu dikkate alınarak yapılabileceği konusunda tam bir görüş birliği bulun-
duğu söylenebilir. Bkz. Parlar/Hatipoğlu, s.309; Çakmut, s.108; Yokuş Sevük, Gü-