

193
TBB Dergisi 2017 (133)
Dilşad Çiğdem SEVER
Bu konu 5233 sayılı Kanun’un geçmişte oluşan maddi zararları
da kapsaması nedeniyle de önem kazanmıştır. Genel hükümlere göre
dava açma süresinin geçmesine karşın 5233 sayılı Kanun maddi zarar-
lar bakımından bir istisna getirerek sulh imkânını 1987 yılına kadarki
zararlara kadar götürmüştür. Yani, genel dava açma süresinin geçtiği
durumlarda ancak Kanun uyarınca maddi zararlar istenebilecek, ma-
nevi zararlar bakımından ise İYUK 13’teki süreler geçtiğinden dava
açılamayacaktır.
73
Bir başka davada da Koşuyolu Parkı’ndaki patlamada oluşan
maddi ve manevi zararların tazmini talebiyle yapılan başvuru sonu-
cunda sulhnamenin kabul edilmemesi nedeniyle maddi ve manevi
tazminat davasının birlikte açıldığı, manevi tazminat istemi hakkın-
da Mahkemenin, 2577 sayılı Yasanın 13. maddesi uyarınca dilekçenin
İçişleri Bakanlığına tevdiine karar verdiği; bu suretle dilekçe kendisine
intikal eden İçişleri Bakanlığınca başvurunun reddedilmesi üzerine
manevi tazminat davasının ayrıca açıldığı anlaşılmaktadır. Danıştay’a
göre “yapılacak araştırma sonucu, olayın meydana gelmesinde idare-
nin kusuru saptandığı takdirde, uyuşmazlığın 2577 sayılı Yasanın 13.
maddesi uyarınca çözümlenmesi; idarenin herhangi bir kusuru bu-
lunmadığının tespit edilmesi halinde ise, 5233 sayılı Yasa kapsamında
yalnızca “maddi” zararlarının tazmini olanaklı olduğundan, manevi
tazminat istemiyle açılan davanın reddine karar verilmesi zorunlu
bulunmaktadır.”
74
Oysa yukarıda da değinildiği gibi, 5233 sayılı Ka-
nun ile İYUK 13. madde arasında kusur bakımından bir fark bulunma-
maktadır; her iki yasal düzenleme de kusura ya da kusursuz sorum-
73
İlk derece mahkemelerinden biri de bu yönde karar vererek “manevi tazminat
istemine yönelik olarak, sadece maddi zararların 5233 sayılı Yasa kapsamında
bulunması, buna karşılık Anayasanın 125. maddesi gereği idarenin her türlü
eyleminden doğan zararı karşılama yükümlülüğü bulunması nedeniyle istemin
2577 sayılı Yasanın 13. maddesi çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiği”ne karar
vermişse de süre aşımından reddetmiş; bu kısım Danıştay tarafından onanmıştır.
Danıştay 10. Daire, E. 2008/5548, K. 2008/9733, 31.12.2008. Danıştay’ın 5233 sayılı
yasayı manevi tazminatı engelleyen bir şekilde yorumladığının bir göstergesi de
kanundan önce oluşan zararlarda manevi tazminat taleplerini haklı görmesi ve
bunu vurgulamasıdır: “Terör eylemi nedeniyle işyeri zarar gören davacı şirke-
te, olay ve idareye başvuru tarihinin 5233 sayılı Yasa’nın yürürlüğe girmesinden
önceki bir tarih olduğu da dikkate alınarak sosyal risk ilkesi uyarınca manevi taz-
minat ödenmesi gerektiği...” (Danıştay 10. DAİRE, E. 2010/1399, K. 2014/3366,
26.5.2014.)
74
Danıştay 10. Daire, E. 2010/749, K. 2010/5192, 4.6.2010.