

217
TBB Dergisi 2017 (133)
Hakan PEKCANITEZ
370. maddesinde yapılan değişiklik ile bu tür düzelterek onama kararı
verilmesi yasaklanmıştır.
8
hakkını ve bozma aleyhinde olan tarafın direnmeyi isteme imkânım ortadan kal-
dırmaktadır. Usul dengesi, HUMK. 438 hükmü yanlış yorumlanarak bozulmak-
tadır.
5- Düzeltilen miktar ile hükmedilen miktar arasında büyük bir fark yoktur. Özel-
likle enflasyonun para değerini hızlı bir şekilde çökertmesi karşısında her ikisi ara-
sındaki fark önemsenemez. Takdir ve hakkaniyet hukuku terimiyle, Yargıtay’ın
müdahalesini haklı kılacak fahiş bir hata yoktur. Bu yönden düzelterek onama ge-
rekçesinin hakkaniyet ve hak temelinde de dayanağı bulunmamaktadır. Daha ötesi
olayın niteliğine, manevi tazminatın amacına ve para değerinin azaltıcı karakterine
göre hükmedilen tazminat dahi azdır. Ne var ki davacı temyizi olmaksızın Yüksek
Mahkemenin böyle bir gerekçe ile davacı lehine dokunma hakkı yoktur.
6- Çağımızın hukuk anlayışında manevi tazminatın belirlenmesinde keyfilikle:
eşitsizlikler aşılmakta, ortak ve somut bir ölçü bulmak gerektiği kabul görmekte-
dir Kimilerine göre manevi tazminat acı ve üzüntüyü giderme ve öfkeyi yatıştır-
ma parasıdır Yargıtay’ın 22.06.1966 gün 7/7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında
benimsenen ve dairemizin çoğu kararında yenilenen bu görüş, eski çağların öç
almayı önlemek ve toplumda; huzur ve barışı sağlamak adına konulan kısas kura-
lını ve uzantısı olan “diyet” uygulamasın çağrıştırmaktadır. Dünyada hiçbir aletin
dozunu saptayamayacağı bir acının, üzüntünün bunalımın ve sıkıntının manevi
tazminatın dayanağı ve ölçüsü sayılması akla uygun olmadığı gibi aynı zamanda
sakıncalıdır. Bu olumsuzluğu aşmada alınması gereken ölçülerin neler olması la-
zım geldiği noktasında; şu saptamalarda bulunmayı uygun görmekteyiz.
Manevi tazminatın, maddi tazminat ödenmesinin imkânsızlığı durumunda ta-
mamlayıcı ve denkleştirici işlemini göz ardı etmemek gerekir. Hiç maluliyet ol-
masa bile, bedensel zarara uğrayan kişinin manevi tazminat isteyebileceğini artık
Yargıtay’da benimsemiştir. Öyleyse manevi tazminatın acı, üzüntü, öfke, kin gibi
duygusal işleminden arındırılıp maddi tazminatın yetersiz kaldığı durumlarda
onun eksiğini ve açığını kapatıcı, zarar denkleştirici somut gerçekçi ve toplumsal
bir işlevinin olduğuna inanmaktayız. Ayrıca “sosyal ve ekonomik durum ölçütü”
zengine daha çok, yoksula daha az manevi tazminat ödenmesin amaçlayan bir
anlayışın izlenimini vermektedir. Oysa kişilerin onuru, saygınlığı, kişilik ve ya-
şam haklan, bedensel bütünlükleri onların varlıklı veya yoksul, mevki ve makam
sahibi veya sıradan yurttaş oluşlarına göre değerlendirilmemeli, cana gelen zarar
için manevi tazminat miktarı belirlenirken de, zengin-yoksul, maddeci-emekçi,
şehirli-köylü eğitimli-eğitimsiz, ayrımı yapılmadan, zararın azlığına çokluğuna,
haksız eylemin ve hukuk; aykırılığın niteliğine, kusurun ve sorumluluğun derece-
sine göre değerlendirme yapılmalı hüküm altına alınacak manevi tazminat, mad-
di tazminatı tamamlayıcı ve zarar veren caydırıcı bir işlev görmelidir. Giderek
vardığımız bu sonuç YHGK.’nın 23.06.2004 gün ve E: 2004/13-291, K: 2004/370
sayılı kararı ile de desteklenmektedir. Bu anlayış bir bakıma da Anayasamızın
10.maddesinde ifadesini bulan “eşitlik ilkesi” ne de uygun düşecektir Yukarıda
açıkladığını nedenlerle manevi tazminatın çokluğu gerekçesine dayalı olarak
miktarın azaltılması suretiyle hükmün düzeltilerek onanması yönündeki sayın
çoğunluk görüşüne katılmamaktayım.”
8
Ayrıca bkz. M. Özekes
,
Pekcanıtez Usûl Medenî Usûl Hukuku, 15. Bası, İstanbul
2017, s. 2318; B. Kuru, İstinaf Sistemine Göre Yazılmış Medenî Usul Hukuku, İs-
tanbul 2016, s. 737-738 (“İstinaf Sistemine Göre Usul”); E. Yılmaz, Hukuk Muha-
kemeleri Kanunu Şerhi, Cilt 3, Ankara 2017, s. 3299-3300 (“Şerh”).