

411
TBB Dergisi 2017 (133)
Damla SARIASLAN
ardından borçluya ait taşınmazın satılması ve borçlunun alacağını elde
edememesi durumunda borçlunun aciz içinde bulunduğuna dair aciz
vesikası da tıpkı ayni hak kaybında tapu düzeltim davasında alınan
ilam gibi bir ispat aracı olacaktır.
70
Ancak bu noktada aciz vesikasının
zorunlu bir ispat şartı olduğundan bahsedilemez. Borçludan alacağın
tahsil edilemediğinin başkaca ispat araçları ile ispat edilmesi duru-
munda da zararın varlığı ortaya çıkabilecektir.
71
Uygulamada da tapu
kaydı düzeltim davasının, devletin sorumluluğuna başvurmadan
önce her hâlükârda açılması ve bu kararın kesinleşmesi gerektiği kabul
edilmektedir. Nitekim aşağıda ayrıntılı olarak açıklanacağı üzere za-
manaşımı süreleri dahi bu tapu kaydı düzeltimi davasının kesinleştiği
tarihten itibaren işlemeye başlamaktadır. Ancak Yargıtay 2016 tarihli
kararında somut olayın özelliğinden, tapu düzeltim davası açılmasına
gerek olmadığının, zararın varlığının kesin olarak anlaşıldığı haller-
de tapu kaydının düzeltimi davası açılması gerek olmaksızın MK md.
1007’den kaynaklı tazminat davası açılabileceğine hükmetmiştir.
72
Bir ayni hakkın hak sahibinin rızası dışında kaybıyla da hakkı-
nın sınırlandırılması nedeniyle ortaya çıkan maddi zararlar nedeniy-
le devletin tapu sicilinin tutulmasından doğan sorumluluk gündeme
gelecektir. Bu anlamda ancak, maddi zararın tazmin edilebileceği ka-
bul edilmektedir. Manevi zararın ise tapu sicilinden kaynaklı bir zarar
olarak tazmin edilebileceği doktrinde kabul edilmemektedir.
73
Ertaş,
ise MK md. 24 ve TBK md.49/II’de kusur şartı getirilmediği gerekçesi
ile kusursuz sorumluluk hallerinde de manevi zararın talep edilebi-
70
Pekmez, s. 108.
71
Pekmez, s. 110.
72
Yargıtay 20. Hukuk Dairesi’nin 2015/9999E., 2016/7191K. Sayılı ve 20.06.2016
tarihli kararı; “Her ne kadar somut olayda henüz idare tarafından kesinleşmiş
orman kadastro sınırları içinde kalan yer iddiasına dayalı olarak davacının ma-
lik olduğu 1308 sayılı parsele karşı açılmış bir tapu iptal ve tescil davası yok ise
de 1308 sayılı parselin tapu kaydının beyanlar hanesinde yer alan “bu parselin
bir kısmı kesinleşmiş orman tahdit sınırları içerisinde yer almaktadır” yönündeki
şerh doğru ise yani parselin bir kısmı kesinleşmiş orman tahdidi içinde ise tapu
sicilinin bir kısmının yolsuz oluşturulduğu sonucu ortaya çıkar. Bu durumunda
idare tarafından tapu iptal ve tescil davasının açılmasını beklemeye gerek olma-
dan, tapu maliki tarafından da kesinleşmiş orman kadastro sınırları içinde kalan
bölümün maliki olduğu parselde ifrazı ve bu bölümün mülkiyetini kaybetme ne-
deniyle doğacak zararın tazmini istemeye engel bir durum yoktur.”
73
Pekmez, s. 110; Sirmen, s. 89.