

480
Eşler Arasındaki Mal Rejimi Hükümleri Çerçevesinde Anonim Şirketlerde Bağlı Nama Yazılı ...
B. Bağlı Nama Yazılı Payların Devri ve Genel Olarak Bağlam
TTK m. 490’da nama yazılı payların ve pay senetlerinin devrin-
de kural olarak devredilebilirliği esas almış olmakla birlikte, bunların
kanunda veya esas sözleşmede öngörülecek şartlarla devrinin sınır-
landırılabileceğini kabul etmiştir.
132
TTK m. 493/7 de ise esas sözleş-
dağıtımı da yine aracı kuruluş tarafından yapılır. Tebliğ II-13.1 (7/8/2014 Tarihli
29081 Sayılı RG), m. 17/3. Borsa dışında gerçekleştirilen alım satım işlemleri ne-
deniyle kayıtlarda gerekli değişiklikler ise kaydi sermaye piyasası aracının yer
aldığı hesabın MKK’ da bağlantılı olduğu üye tarafından yerine getirilir. Tebliğ
II-13.1 (7/8/2014 Tarihli 29081 Sayılı RG), m. 17/4.
132
6762 sayılı mülga TTK m. 418 kapsamında düzenlenmiş olan esas sözleşmesel ve
kanuni bağlam düzenlemeleri, 6102 sayılı TTK ile kapsamlı bir değişikliğe uğra-
mış ve nama yazılı pay devirlerinin sınırlanmasına ilişkin düzenlemeler İsviçre
Borçlar Kanunu’nda (İBK) 1991 yılında kabul edilen değişiklikler ile 01.07.1992
tarihinde yürürlüğe giren 685a ila 686 g maddelerinin bazı farklılıklarla iktibası
ile yeniden biçimlendirilmişlerdir. 6102 sayılı TTK’nın mülga kanundan ayrılan
önemli farklılıklarından biri payın devrinin bağlam hükümleri ile yasaklanma-
sının mümkün olmamasıdır. Mülga TTK m. 418 hükmü ile yetkili organa sebep
gösterilmeksizin devir talebinin reddi yetkisinin verilmiş olması, nama yazılı
pay senetlerinin devrinin yasaklanabileceğini sonucunu ortaya çıkarmaktaydı.
Bkz.:İmregün, s. 363 vd; Abuzer Kendigelen, AnonimOrtaklık Payı Üzerinde İnti-
fa Hakkı, Beta Basım Yayım Dağıtım, İstanbul 1994, s. 36. Aynı zamanda esas söz-
leşmeye eklenebilecek çeşitli içeriklerdeki ret sebepleri de uygulamada bunların
yorumlanması ve uygulanması aşamasında zorluklar ihtiva etmekteydi. Payını
devretmek isteyen pay sahiplerinin durumu ve ortaklığın bağlam hükümleri ile
öngörülen menfaatleri ile pay sahiplerinin menfaatlerinin dengelenmesi İsviçre
ve Türk hukukunda kabul gören bölünme teorisi çerçevesinde sağlanmaya çalı-
şılsa da yeterli bir başarıya ulaşmadığı görülmekteydi. Bölünme teorisi uyarınca,
bağlam düzenlemesi payın devrini geçersiz hale getirmemekte, payın içerdiği
hakların bir kısmı devredende kalırken bir kısmı ise devralana geçmektedir. Payı
devralan pay senedi üzerindeki mülkiyet ve malvarlığı haklarından kaynaklanan
alacak haklarını edinirken (kar payı, hazırlık devresi faizi, tasfiye bakiyesi katılma
gibi), yönetimsel hakları (oy hakkı ve buna bağlı haklar) payını devretmek iste-
yen pay sahibinde kalmakta ve defterde kayıtlı pay sahibi her ne kadar ortaklık
ile ekonomik anlama bir ilgisi kalmamış olsa dahi bu hakları kullanabilmekte-
dir. Bkz.: Tekinalp (Poroy/Çamoğlu), Ortaklıklar, N. 1150; Ömer Teoman, “Bağlı
Nama Yazılı Pay (Senedi) ve Halka Açık Anonim Ortaklık Kavramları Üstüne
Düşünceler” Otuz Yıl Ticaret Hukuku-Tüm Makalelerim- C.I 1971-1982, Beta Ba-
sım YayımDağıtım, İstanbul 2000, s. 52; Pulaşlı, Bağlı Nama Yazılı, s. 179; Altay, s.
578-579. Bağlam hükümlerinin özellikle oy sözleşmeleri, temsil yetkisi verilmesi
gibi yollarla dolanılması bu sistemdeki arzu edilen sonuçların sağlanmasına da
imkân vermiyordu. İsviçre hukukunda 1991 tarihinde kabul edilen değişiklikler
ile esas olarak birlik teorisini kabul eden ve pay senedinin borsaya kayıtlı olup ol-
madığını da gözeten yeni düzenlemeler getirilerek bağlam hükümleri tekrar dü-
zenlenmiştir. Birlik teorisi payın bölünemeyeceğini ve bu sebeple payların bun-
lardan doğan tüm haklarla birlikte devrolunabileceğini kabul etmektedir. Birlik
teorisinin payın bölünemeyeceği gerekçesinin yanı sıra bir diğer temel gerekçesi
İBK 967/3 (TTK m. 647/3) uyarınca “kanun veya sözleşme ile başkalarının bu
arada özellikle borçlunun da devre katılmaları zorunluluğu öngörülebilir” hük-