Previous Page  532 / 685 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 532 / 685 Next Page
Page Background

531

TBB Dergisi 2017 (133)

Fatih AYDIN

SMK’da tazminat bakımından 149 ve 150. maddeler irdelenme-

lidir. İlk olarak SMK m.149’un tazminat bakımından, MarKHK m.

62’den pek bir farkının bulunmadığını belirtmek gerekir. SMK’nın

Tazminat başlıklı 150. maddesinde ise markaya tecavüz sayılan fiille-

rin herhangi birini işleyen kişilerin, hak sahibinin zararını karşılama

yükümlülüğünden bahsedilmiştir. Aslında tecavüz fiilinin tazminat

sonucu doğurduğunu belirten SMKm.149/1-ç hükmümevcutken aynı

anlama gelen SMK m.150/1 hükmünün gerekli olup olmadığı eleştiri-

ye açıktır. Kanaatimizce SMK m.150/1 hükmü olmasa dahi müteca-

vizin tazminat sorumluluğu bakımından bir değişiklik olmayacaktır.

Ancak kanun koyucunun tazminat başlığı altında düzenlediği mad-

dede bu hususu tekrar etmesi bir derece anlaşılabilir. Nitekim m. 149

genel olarak tecavüz halinde alınacak tedbirlerle ilgili iken m.150’de

itibar tazminatı da dâhil olmak üzere tazminat talepleri bakımından

temel olan hususlar düzenlenmiştir. Tecavüz fiilinden ötürü maddi ve

manevi tazminatın istenebileceği hususu sadece bir yerde düzenlene-

cekse bu 150. madde olmalıydı. Böylece, hem gereksiz tekrardan kaçı-

nılmış hem de madde başlığına uygun olarak tüm tazminat talepleri

tek bir yerde toplanmış olacaktı.

Yukarıda da belirttiğimiz üzere marka hakkına tecavüz fiili borç-

lar hukuku anlamında haksız fiil niteliğinde olduğu için, tecavüz eyle-

minde haksız fiillerin unsurları olan hukuka aykırılık, kusur, zarar ve

illiyet bağı bulunduğunda mütecavizin tazminat ödeme yükümlülüğü

doğmaktadır. Bu husus sadece maddi ve manevi tazminat açısından

değil, aynı zamanda markanın itibarının zedelenmesi halinde itibar

tazminatı istenebilmesi bakımından da geçerlidir.

MarKHK’nın farklı maddelerinde tazminatla ilgili karışık hü-

kümlerin bulunması, birçok tartışmayı da beraberinde getirmiştir. Bu

tartışmalardan birisi yukarıda zikrettiğimiz üzere KHK’nın 64. mad-

desinin iki fıkrasındaki ‘kusur’ farklılığıdır. Nitekim ilk fıkrada taklit

malın tecavüz ve tazminat sonucu doğuracağı belirtilirken kusurdan

söz edilmemişken ikinci fıkrada kusurdan açıkça bahsedilmiştir. Bu-

nun neticesinde ilk fıkradaki markanın taklidi bakımından kusursuz

sorumluluğun olduğu yönünde bir görüşün ortaya çıktığını belirt-

miştik. Sınai Mülkiyet Kanunu ise tazminatla ilgili 150. maddesinde

hiçbir şekilde kusur kelimesini kullanmayarak bu tartışmayı sona

erdirmiştir. Böylece markaya tecavüz fiilinin özünde olan haksız fiil