

70
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Anayasa Temelinde Psikososyal Engelli Bireylerin ...
tarafından süratle ve makul aralıklarla denetlenmesini öngörür. Psiko-
sosyal engelli kişilerin özgürlük ve güvenlik hakkına yönelik ihlaller,
çoğunlukla bu kişilerin zorunlu bir biçimde hastaneye yatırılmaları
şeklinde kendisini gösterir. İç hukukumuzda kişi hakkında verilen
zorunlu yatış kararına karşı itiraz hakkı, yine bu kararın hukuki da-
yanağı olan Medeni Kanun’un 435. maddesinde düzenlenmiştir. Buna
göre, “Kuruma yerleştirilen kişi veya yakınları, kararın kendilerine
bildirilmesinden başlayarak on gün içerisinde denetim makamına iti-
raz edebilirler. Bu hak kurumdan çıkarılma isteminin reddi halinde de
kullanılabilir”. Yani zorunlu olarak hastaneye yatırılan kişinin kendisi
veya avukatının, kısıtlı ise vasisinin, on sekiz yaşından küçükse velisi-
nin ve herkes için yakınlarının, kararın öğrenildiği tarihten itibaren on
gün içerisinde itiraz etme hakları vardır.
26
Zorunlu yatışlarda itiraz hakkının kullanılması bilgilendirme hak-
kı ile doğrudan bağlantılıdır. Daha açık bir deyişle, psikososyal engelli
bireylerin itiraz haklarını kullanabilmeleri için öncelikle itiraz hakla-
rının var olduğuna ve bu haklarını nasıl kullanacaklarına ilişkin bilgi-
lendirilmeleri esastır. Medeni Kanun’un 436/1. maddesinde yer alan
düzenlemeye göre, kişi hakkında özgürlüğünün kısıtlanması kararı
verilirken ilgilinin bunun sebepleri hakkında bilgilendirilmesi ve ka-
rara karşı denetim makamına itiraz edebileceğine yazılı olarak dikka-
tinin çekilmesi zorunludur. Aynı maddenin 2. fıkrasında da, bir kuru-
ma yerleştirilen kişiye, alıkonulma kararına veya kurumdan çıkarılma
makamın bir mahkeme olarak nitelendirilebilmesi için özgürlükten yoksun bırak-
ma konusunda uygulanabilecek temel usul güvencelerini sağlayabilmesi zorunlu-
dur. Eğer kararı veren yetkili makam önünde temel usul güvenceleri sağlanamı-
yor ise özgürlüğünden yoksun bırakılan kimseye bütün yargısal usul güvenceleri
sağlayan ikinci bir makama başvurma hakkı tanınması gerekir. Mahkeme’ye göre,
Sözleşme’nin çeşitli maddelerinde geçen mahkeme terimi, sadece yürütmeye ve
taraflara karşı bağımsızlık gibi temel ortak özelliklere sahip olmayı değil, yargısal
usul güvencelerini sağlama özelliğine sahip olmayı da gerektirmektedir. De Wil-
de, Ooms et Vrsyp v. Belçika, Başvuru No: 2832/66, 2835/66, 2899/66, 18.06.1971,
para. 77.
26
Kanunumuzda yer alan “yakınları” ifadesine karşılık, İsviçre Medeni Kanunu’nun
397/d maddesinde “yakınında bulunan kişi” (nahe stehende Person) ifadesi yer
almaktadır. Doktrinde Medeni Kanun’un 435. maddesinde geçen “yakınları” ifa-
desinin geniş yorumlanması gerektiği düşünülmekte olup, anne-baba, kardeşler,
çocuklar, eş, yakın hısımlar veya kişinin doktoru bu kapsamda değerlendirilmek-
tedir. Bilge Öztan, Aile Hukuku, 5. Baskı, Ankara, 2004, s. 808; Köksal Kocaağa,
“Koruma Amacıyla Özgürlüğün Kısıtlanması”,
Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi
Dergisi
, C. X, S. 1-2, 2006, s. 47.