Previous Page  143 / 705 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 143 / 705 Next Page
Page Background

142

Kurgudan Gerçekliğe Uzanan Bir Tartışma Alanı: Susma Hakkının İdare Hukukunda ...

ile faaliyet belgesinin idarece iptali durumunda, bu işleme karşı dava

açılmasına rağmen davacının birtakım kaygılarla (örneğin ceza soruş-

turması riski) bu defter ve kayıtları vermemesinde susma hakkı na-

sıl değerlendirilecektir? Mahkemenin diğer deliller kapsamında bir

karar vereceği düşünülürse de, idarî yaptırımın hukuka uygun olup

olmadığının tespiti her zaman mümkün olamayacaktır. Örneğin, bu

idarî yaptırımın ölçülü olup olmadığı, idarece idarî yaptırımla ilgili

kanunîlik ilkesine uygun davranılıp davranılmadığı gibi noktaların

tespiti imkânsızlaşabilecektir. Bu durumda, mahkemece yapılacak

bir araştırma olsa da, idarenin bu bilgi ve belgeler dışında dayandığı

gerekçelerin yerinde olup olmadığının mahkeme tarafından değer-

lendirilmesi sorunlu olacaktır. Böylesi şartlar altında, mahkemenin

dosyadaki mevcut verilerle bir karar oluşturmasında ise susma hak-

kını kullanan davacının, âdil yargılanma ihlâli iddiasında bulunması

yerinde olmayacaktır. Sonuç olarak hukuka aykırılık iddiasıyla idarî

işlemi mahkeme önüne getiren davacının kendisidir.

Diğer taraftan idarî denetim aşamasında susma hakkını kullana-

rak bilgi ve belge vermeyen davacının, bunları idarî yargılama aşama-

sında mahkemeye sunması halinde mahkemece nasıl bir değerlendir-

me yapılacaktır? Mahkemenin bu bilgi ve belgeler üzerinde kendisinin

yapacağı inceleme veya bilirkişi marifetiyle yaptıracağı inceleme ile

karar vermesi halinde, yerindelik denetimi sorunu gündeme gelecek-

tir. Zira idarenin ulaşamadığı bilgi ve belgeyi kullanan mahkemenin,

idarenin yerine geçip karar aldığı eleştirileri doğacaktır. Ancak bu bil-

gi ve belgelerin yargılama usulünde idareye gönderilmesi ve bunların

taraflarca tartışılabilmesi de mümkündür. Konuya ilişkin Danıştay’ın

örnek kararlarını şu şekilde ele alabiliriz: Danıştay bir kararında,

“2577 sayılı

İdarî

Yargılama Usulü Kanunu’nun 20. maddesi hükmüne

göre her ne kadar mahkemeler resen araştırma yetkisini haiz ise de defter ve

belgelerin inceleme elemanına ibraz edilmemesinin haklı bir nedene dayanma-

sı gerektiği, olayda, davacının hiç bir haklı sebep ve mazeretinin bulunmadığı,

bu durumda, davacının defter ve belgelerinin

vergi

mahkemesince incelenme-

sinin, mükelleflerin

vergi

incelemesi yapmaya yetkili olanlarca istendiğinde

defter ve belge ibraz edilmesi sorumluluğunu müeyyidesiz bırakacağı gibi ka-

nunen resen takdir konusu olan bir kazancın madd

î

delillere dayandırılması

sonucunu

doğuracağı,

İdarî

Yargılama Usulü Kanunundaki resen araştır-