Previous Page  341 / 497 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 341 / 497 Next Page
Page Background

340

Osmanlı Devleti’nde Kadınların Mülkiyet Hakları ve Karşılaştıkları Hukuki Sorunlar

zorlanamamışlardır. Kız kardeşler miras konusunda sahip oldukları

hakları erkek kardeşlerine devretmeleri için çeşitli baskılarla teşvik

edilmişler, dul kalan kadınlar erkek çocukları veya kocalarının diğer

eşlerinden olan oğulları lehine miras paylarından feragat etmeye zor-

lanmışlardır.

29

1933’te Filistin İngiliz işgali altındayken Hawara kö-

yünden bir kadının toprakları yeniden kaydeden komisyona yaptığı

başvuruda söyledikleri aslında durumu özetler niteliktedir. “…o za-

manlarda bir kadının miras payını alması adetten olmadığı için hiçbir

şekilde haklarımdan resmi olarak feragat etmediğim halde mahkeme

önünde haklarımı savunamadım”. Osmanlının Ortadoğu toprakların-

da devletin arazi mülkiyeti üzerinde yaptığı eşitlikçi düzenlemelere

rağmen bölgenin örf ve adetlerinin uygulandığı ve ekilebilir tarım

arazileri üzerinde kesin bir erkek hâkimiyeti olduğu görülmektedir.

Kadınlar ne mehir ne de miras yolu ile arazi mülkiyetine sahip ola-

mamışlardır. Babalarından kalan taşınmaz mallar konusunda erkek

mirasçılarla yaptıkları pazarlıklarla hakları olandan daha azına razı

olmak zorunda kalmışlar, genellikle nakit ödemelerle yetinmişlerdir.

Bazen de hayvan ya da tahıl olarak payları ödenmiştir. Kadınlar ancak

erkek mirasçılar yoksa toprak sahibi olarak sicillere kaydedilmişlerdir.

1939’da İngilizlerin yaptırdığı kadastro ile yeniden düzenlenen tapu

kayıtlarında toprak sahiplerinin ancak %18’nin kadın olduğu tespit

edilmiştir.

30

Bir başka kayda değer nokta kadın murislerin terekelerinin pay-

laşılmasında karşımıza çıkmaktadır. Şam şer’iyye sicilleri üzerinde

29

Filistin’in bir köyünde yaşayan Fatma ve Azize adındaki iki kız kardeşin babaları

Salih Ebu Bekir öldüğü zaman iki erkek kardeşleri vardır. 1913 yılında Fatma ve

Azize kadı ve başkâtibin şahitliği ile haklarını erkek kardeşlerine bıraktıklarını

hiçbir şüpheye mahal vermeyecek şekilde beyan etmişlerdir. İki erkek kardeşi-

miz bizim ne altınımıza, ne gümüşümüze, ne bakır ne kurşunumuza, ne emlâk ve

emvalimize, ne miras payımıza, ne mevduatımıza, ne ineğimize, ne at, eşek, katır,

deve, koyun ve keçimize, ne arazimize, ne yetişen ürünümüze, ne sabanımıza, ne

tahılımıza, ne döşeğimize, ne mobilyamıza, ne kiramıza, ne ticari malımıza ne de

buna benzer bir şeyimize sahip olmayıp, bize borçları da yoktur. Bu konularda

onları hiçbir şekilde dava etmeyeceğimize Yüce Allah huzurunda yemin ederiz”,

Amina adında bir kadın da kocası ölünce mirasla kendisine düşen gayrimenkul-

leri erkek çocuklarına bırakmak zorunda kalmıştır, Fiddiya isminde bir kadın ise

babasından kalan ev üzerindeki payını erkek kardeşine devrederek ondan para

almıştır, Mundy/Smith, s. 194-195.

30

Mundy/Smith, s. 167, 196-197.