

354
Osmanlı Devleti’nde Kadınların Mülkiyet Hakları ve Karşılaştıkları Hukuki Sorunlar
ginleşmesidir. Şikâyet dilekçelerini yöneticilerle tebaa arasında klasik
bir etkileşim aracı olarak gören birçok yazar İmparatorluğun sonuna
doğru bu etkileşimde temelden bir değişim olduğunu ve her arzuha-
lin aslında bir siyasi eylem ifade ettiğini ileri sürmüşlerdir. Çift-sesli
(double-voiced) arzuhaller olarak nitelenen bu dilekçelerde kadınlar
baskın erkek söylemine dilekçelerle meydan okumuşlardır. Kadınlar
görüntüde açıkça teamüllere, yerleşik toplumsal değerlere karşı çıkan
dilekçeler yazmamaya özen göstermişlerdir. Ancak isyanlarını son de-
rece zekice ortaya koyan çift sesli dilekçeler, yani hem hâkim söylemi
hem de bunun altında sessizce ifade edilen gerçekleri bir araya getiren
arzuhaller yazmayı başarmışlardır. Bu benzersiz mekanizma kadınla-
rın hem bireysel hem de toplu olarak ataerkil bir toplumda fark edil-
melerine ve simultane olarak mevcut sisteme meydan okumalarına
imkân vermiştir.
58
II. Meşrutiyet dönemi ile birlikte değişime uğrayan arzuhaller Sul-
tanın adaletinden medeni ve anayasal haklara dayanan yeni bir adalet
sistemine geçişi simgelemektedir. Örneğin Kasım 1909’da Hayfa’da
birkaç kız kardeş vakfa ait topraklarla ilgili olarak vakfın mütevellisi
ile anlaşmazlığa düşünce Dâhiliye Nezareti’ne bir dilekçe göndermiş-
lerdir. Bu dilekçede kasabalarındaki vakfın mütevellisinin kendilerine
ait arazinin bir kısmını hukuka aykırı olarak müsadere ettiğini ve ye-
rel yargıyı da kendi çıkarlarına alet ettiğini iddia etmişlerdir. Nezaret
bu konuda soruşturma yapılmasını istemiş, Kudüs valisi İstanbul’a
konu ile ilgili davanın halen şer’iyye mahkemesinde görüldüğü ve
nihai karar verilene kadar arazinin vakıf arazi hükümlerine göre iş-
lem göreceğini bildirmiştir. Verilen cevaptan anlaşılacağı üzere du-
rum kız kardeşlerin ifade ettiğinden daha karışıktır. Bununla beraber
olayda üzerinde durulması gereken önemli noktalar vardır. 12 Aralık
1909 tarihli dilekçe Dâhiliye Nezareti’ne bir telgrafla gönderilmiştir.
Dilekçe açık bir şekilde kaleme alınmış ve teknik ifadeler kullanılmış-
tır. Alışılageldik nazik terminolojiyi barındırmamaktadır. İstanbul’da
Nezaretlerde kullanılan üst düzey Osmanlıca ile profesyonelce kale-
me alınmıştır. Daha önce Sultana yazılan dilekçelerden farklı olarak
kız kardeşler merhamet, aman (aman el-aman efendimiz) dilememiş,
58
Zachs/Ben-Bassat, Women’s Visibility in Petitions, s. 766-767; Elaine Showalter,
“Feminist Criticism in the Wilderness,” Critical Inquiry, 1981, Vol: 8 179–203; Yu-
val Ben-Bassat, Petitioning the Sultan: Protests and Justice in Late Ottoman Pales-
tine, , I. B. Tauris, London 2013, 21–24.