

2010 Anayasa Değişikliklerinden Sonra Türk Anayasa Mahkemesinin Yapılanması
192
çilmektedir
82
. Durum böyle olunca, zaten Sayıştay başkan ve üyelerini
belirlemekte söz sahibi olan TBMM Genel Kurulu’nun neden AYM’ye
diğer yüksek yargı organlarının belirlediği adaylar arasından değil de
Sayıştay’ın belirlediği adaylar arasından üye seçtiği anlaşılmaktadır.
Anayasa mahkemelerinde verilen kararların sonuç itibarıyla poli-
tik tercihleri ve dolayısıyla yasama organının etkinliklerini bir yönüyle
etkilediği de düşünüldüğünde, yasama organına sınırlı da olsa yer ve-
rilmesi doğru bir yaklaşım olarak görülmektedir
83
. Ne var ki yasama
82
Türk, Hikmet Sami; “
Sunulan Raporlar Kapsamında Türk Anayasa Mahkemesi’nin So-
runlarının Tartışılması”
konulu panelde sunduğu tebliğ, AYD Yıl 2004, S: 21, s. 60
83
Tunç, a.g.m, s. 294; ARSLAN, meclisin üye seçiminin AYM’yi
“siyasallaştıracağı”
yönündeki görüşleri
“totolojik”
addetmekte ve Cumhurbaşkanının atadığı üye-
lerin de parlamentoyu siyasallaştırabileceğini vurgulamaktadır. Önemli olan
nitelikli üyelerin, nitelikli çoğunlukla seçilmesinin sağlanmasıdır. Arslan, Tebliğ
(AYD 2004)
, s. 48. Hikmet Sami Türk de üyelerin meclis tarafından seçilmesinin
başlıbaşına AYM’nin siyasallaşması anlamına gelmeyeceğini; iktidara yakın bir
Cumhurbaşkanı tarafından seçilen üyelerin de siyasi nitelik taşıyabileceğini be-
lirtmektedir. (Türk
,
Tebliğ (AYD 2004),
s. 60). Diğer yandan, Kurnaz, üye seçiminin
yargı tarafından doğrudan doğruya yapılmasının oligarşik rejim riskine yol aça-
bileceğini, TBMM’nin tamamen devre dışı bırakılması durumunda
“otoriter yar-
gıçlar hükümeti”
kurulabileceğini savunmaktadır. (Kurnaz, a.g.m,s.98). Odyakmaz
ise TBMM’nin hiçbir üyeyi seçmemesi gerektiğini düşünmektedir. Çünkü TBMM
üye seçerse tamamen siyasi eğilimi doğrultusunda devinir ve
“kendisine yakın”
olanı AYM’ye seçer. Ayrıca 1961 AY döneminde üyelerin seçilmek için mecliste
kulis yapması da üye seçiminin parlamentoya bırakılmasındaki sakıncaları ortaya
koymak bakımından çarpıcıdır. Bunun yerine Cumhurbaşkanı, YÖK ve TBB Ge-
nel Kurulu tarafından yapılacak olan seçim daha sağlıklı sonuçlar doğuracaktır.
(
Odyakmaz, Zehra; “Yeni Anayasa Çalışmalarında Anayasa Mahkemesi,Danıştay, Askeri
Yüksek İdare Mahkemesi, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu İçin Üye Seçimleri ve Bazı
Konular Hakkında Görüşler”
, AYD Yıl 2008, S:25, s.185,186). Atar ise (1982 AY’nın
ilk şeklinde) AYM’ye üye belirlenmesi yönteminin Avrupa ülkelerinin ortak uy-
gulamasıyla bağdaşmayan
“anti-demokratik”
bir özelliğe sahip olduğunu vurgu-
lamakta ve AYM’ye bu nedenle TBMM tarafından belli sayıda üye seçilmesinin
“meşruiyeti sağlayacağı”
nı vurgulamaktadır. (Atar
,
Tebliğ
,
(AYD 2008),s.100,101).
Ayrıca,Türkiye Barolar Birliği Başkanı Vedat Ahsen Coşar da 2010-2011 Yargı
Yılı açılış konuşmasında
“..Açıklanan bu nedenlerle 5982 sayılı “Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” ile Anayasa’nın
146. maddesinde yapılan değişiklik, bu bağlamda Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne Anaya-
sa Mahkemesi’ne üye seçmek yetkisinin verilmiş olması “demokratik meşruiyet” ilkesine
uygun olmakla yerindedir.”
demektedir. (Çoşar, Vedat Ahsen;
2010-2011 Yargı Yılı
Açılış Konuşmas
ı, Ankara, 6 Eylül 2010, Türkiye Barolar Birliği Yayını, Ankara 2010,
s.11). İyimaya da meclise üye seçiminde söz hakkı tanınmasının doğru olacağını
savunmaktadır. (İyimaya
,
a.g.e, s.16,17). Fendoğlu ise, AYM’nin 19 üyeden oluş-
masını, bu üyelerden 9’unun parlamento tarafından doğrudan; kalan 10 üyenin
ise Yargıtay, Danıştay ve Sayıştay tarafından seçilmesini önermekte, bu öneriy-
le de Cumhurbaşkanını devre dışı bırakmaktadır. (Fendoğlu, Tahsin;
“Mutabakat