

TBB Dergisi 2012 (99)
Gürsel KAPLAN
137
sin karara bağlanmamış dâvalar hakkında da bu kanun hükmü uygulanır”
denilmiş ise de, bu hükmün de 9 Ekim 1956 tarihinden önce gerçek-
leşmiş bulunan kamulaştırmasız el atmalarla ilgili olduğu açıktır.
Dolayısıyla, bu Kanun’un getirmiş olduğu düzenleme ve çözüm, 9
Ekim 1956 tarihinden önce gerçekleşmiş bulunan kamulaştırmasız el
atmalarla sınırlı kalmıştır.
V- 4 Kasım 1983 Tarih ve 2942 Sayılı Kamulaştırma Kanununun 38
inci Maddesiyle Getirilen Çözüm
221 sayılı Kanunun ardından da sorunun devam etmesi üzerine bu
defa da 4 Kasım 1983 tarih ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 38
inci maddesiyle,
“Kamulaştırma yapılmış, ancak işlemleri tamamlanmamış
veya kamulaştırma hiç yapılmamış iken kamu hizmetine ayrılarak veya kamu
yararına yönelik bir ihtiyaca tahsis edilerek üzerinde tesis yapılan taşınmaz
malın malik, zilyed veya mirasçılarının bu taşınmaz mal ile ilgili her türlü
dava hakkı yirmi yıl geçmekle düşer. Bu süre taşınmaz mala elkoyma tarihinden
başlar”
şeklinde bir düzenleme getirilerek sorun halledilmek istenmiştir.
Ancak bu düzenleme de sorunu çözmekte yetersiz kalmıştır.
Çünkü her şeyden önce, “
her türlü dava hakkı”
ile hangi dava hakla-
rının amaçlandığı açık değildir. Ayrıca bu hakkı yirmi yıllık bir hak
düşürücü süreyle
50
sınırlı tuttuğu için kaçınılmaz olarak hak kayıp-
larına yol açmıştır.
51
Anılan maddenin gerekçesinde böyle bir süre
öngörülmüş olmasının nedeni,
“Medeni Kanunu’muzun 638, 639 ve
897’nci maddeleri dikkate alınarak mülk edinmedeki kazandırıcı zamanaşı-
mı süresinin mülkiyetin kaybedilmesinde de idarelerin menfaatleri dikkate
alınarak değerlendirilmesi gerekmektedir.”
şeklinde ifade edilmişse de,
bu yöndeki bir düzenlemenin, ilgili yasal düzenlemeler arasında bir
50
“Bu açık hüküm karşısında, idarenin el koyarak taşınmazı kamu hizmetine özgülemesi
veya bir tesis yaptırma eyleminin üzerinden yirmi yıl geçmiş ise, artık tapu ile malik bile
olsa, sahibinin her türlü dava hakkının düştüğü, kuşku ve duraksamadan uzaktır. Dola-
yısıyla bu hak düşürücü süre dolduktan sonra, mal sahibinin ne malı geri alıp tasarrufu-
nu sağlayıcı ( el atmanın önlenmesi, taşınmaz malın teslimi gibi ) bir dava açabilmesi, ne
de mal varlığındaki eksilmesini önleyici, zararını karşılayıcı ( yerin bedelinin ödenmesi,
ecrimisil, kira veya tazminat ) davaları açabilmesi olanaklı değildir. Bu demektir ki, eski
malikin bu yer üzerindeki mülkiyet hakkı sona ermiştir. Taşınmaz mal kendisinin mül-
kiyetinden çıkmış, tahsis veya tesisi yapan idarenin mülkiyetine geçmiştir.”
, Yargıtay
Hukuk Genel Kurulunun, 25 Mayıs 2005 tarih ve E.2005/5-288, K.2005/352 sayılı
Kararı
(Kazancı İçtihat Bankası).
51
Günday, a.g.e., s. 250.