Background Image
Previous Page  139 / 521 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 139 / 521 Next Page
Page Background

Yeni Yasal Düzenlemelere Göre Kamulaştırmasız El Koyma Sebebiyle Doğan ...

138

ahenk oluşturma ihtiyacından ziyade, bu şekilde el atılan yerlerin be-

delsiz bir şekilde idareye geçmesini sağlama amacını taşıdığı söyle-

nebilir.

Yukarıda ifade ettiğimiz gibi, elkonulan taşınmaz malın malik,

zilyed veya mirasçılarının hangi davaları açabilme imkânına sahip ol-

duklarını düzenlemediği ve her türlü dava hakkını yirmi yıllık bir hak

düşürücü süreyle sınırlı tuttuğu için çeşitli eleştirilere maruz kalan bu

düzenleme de Anayasa Mahkemesi’nin, 4 Kasım 2003 tarih ve 25279

sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 10 Nisan 2003 tarihli ve E.2002/ll2,

K.2003/33 sayılı Kararı

52

ile iptal edilmiştir.

52

Kararın ilgili kısımları şöyledir:

“Mülkiyet hakkının içerik ve sınırlarını belirleme yetkisi yasalara bırakılmışsa

da, bu konuda yasakoyucuya mutlak bir yetki de verilmiş değildir. Aksi görüşün

kabulü mülkiyet hakkının Anayasa garantisi altına alınmış olmasına aykırıdır.

Kamu tüzel kişilerinin her hangi bir şekilde kamulaştırma yapmadan bir taşın-

maz üzerine kamu yararı amacıyla köprü, yol veya herhangi bir tesis yapmaları

kamulaştırmasız el atmadır.

Anayasa’nın 46. maddesinde öngörülen kamulaştırma, Anayasa’nın 35. madde-

sinde güvence altına alınmış olan mülkiyet hakkına getirilmiş anayasal bir sınır-

lamadır. İdare kendisine Anayasa tarafından tanınan olanak ve yetkileri Yasa’ya

uygun bir biçimde kullanmaksızın taşınmaza elatarak kamulaştırma ilkelerine

aykırı davranamaz. Anayasa’nın sınırlarını belirleyerek izin verdiği kamulaştır-

ma yöntemini kullanmadan yapılan elatmalar, itiraz konusu kurala göre yirmi

yıl geçtikten sonra yasal bir kamulaştırmanın bütün sonuçlarını doğurmakta ve

taşınmazın, idarenin adına tapu kütüğüne tescili ile sonuçlanabilmektedir. Bu ise

anayasal dayanağı olmayan kamulaştırmasız el koymadır. Yirmi yıllık hak dü-

şürücü sürenin geçmesiyle taşınmaz malikinin her türlü dava açma hakkının en-

gellenmesi ve taşınmazın hiçbir karşılık ödenmeden idareye geçmesi, mülkiyet

hakkının sınırlanmasını aşan, hakkın özünü zedeleyen bir durumdur.

Bu nedenlerle kural, Anayasa’nın 13, 35 ve 46. maddelerine aykırıdır.

Hukuk devleti insan haklarına saygı gösteren, bu hak ve özgürlükleri koruyup

güçlendiren, her eylem ve işlemi hukuka uygun olan, her alanda adaletli bir hu-

kuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa’ya aykırı durum ve tu-

tumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, Anayasa ve hu-

kukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayıp yargı denetimine açık olan, yasaların

üstünde yasa koyucunun da bozamayacağı temel hukuk ilkeleri ve Anayasa’nın

bulunduğu bilincinde olan devlettir. Devletin veya bir kamu tüzel kişisinin kamu-

laştırma işlemi olmaksızın temel insan haklarından olan mülkiyet hakkına keyfi

bir şekilde el konularak bireylerin sahip oldukları taşınmazları üzerinde özgürce

tasarruf etmelerinin engellenmesi ve yirmi yıl sonunda dava hakkı da tanınmaya-

rak, mülkiyet haklarının ellerinden alınması hukuk devleti ilkesine aykırıdır.

Ayrıca, hukukun evrensel ilkelerine saygı duymak hukuk devleti olmanın gereğidir.

Hukukun genel ilkelerinden birisi de mülkiyet hakkının

“zamanötesi”

niteliği, başka

bir anlatımla mülkiyet hakkının zamanaşımına uğramamasıdır. Bu nedenle, Medeni

Kanun ve Borçlar Kanunu tarafından bir taşınmazın malik, zilyed veya mirasçılarına