

TBB Dergisi 2012 (99)
Faruk Y. TURİNAY
209
ğında Avrupa’da kurucu iktidarı oluşturabilecek ne tarihsel olgu ne
de hukuki varlık düzeyinde bir Avrupa ulusunun mevcut olduğunu
söylemek olası değildir. Avrupa Birliği de devlet ya da uluslar arası
örgüt niteliği taşımamaktadır
131
. Avrupa Birliği’nin uluslararası örgüt
olmadığı yönündeki bir görüş, eleştiriye açık olmakla birlikte anaya-
sanın kavramsal çerçevesinin yeniden çizilmesine katkıda bulunacak
niteliktedir.
Yazarın deyimiyle, vurgulanması gereken, anayasanın, D.
Rousseau’nun ifade ettiği üzere, artık sadece kurumlar arası ilişkileri,
kuvvetler ayrılığını belirleyen bir belge olmadığı hususudur. Anayasa
artık Vatandaş-Devlet arasındaki ilişkilerin tanımı, yaptırım mekaniz-
maları ile güvenceye bağlanmış bir hak ve özgürlükler şartı niteliği
göstermektedir. Diğer bir tabirle, sadece iktidarı kuran ve dağıtan bir
belge olmaktan çıkmıştır
132
. Bir açıdan, bu düşünce anayasanın hukuki
niteliğini siyasi boyutuna karşı güçlendirmektedir.
Kaboğlu, yirminci yüzyılın anayasacılık bakımından bir başka
özelliğinin ulus-üstü anayasacılık hareketini başlatmış olması olduğu-
nu, ilk adımın BirleşmişMilletler Şartı’yla atıldığını, somut anayasal ge-
lişmelerin kıtalar düzleminde kaydedildiğini, Avrupa ve Amerika’nın
hak ve özgürlükler aracılığıyla böyle bir hareketin öncüsü olduğunu,
fakat bu sürecin 18. yüzyıl sonu anayasacılık hareketlerine benzeme-
diğini, bunun sebebinin bu kıtalarda meydana gelen şeyin öncelikle
hak ve özgürlükleri güvenceleme mekanizmalarının kıta ölçeğinde
ulusal-üstü düzeye çıkarılmış olmasında saklı olduğunu belirtmek-
tedir. Yazara göre, 1949’da kurulan Avrupa Konseyi nezdinde hazır-
lanan, 1953’te yürürlüğe giren Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi(nin
uygulanıp uygulanmadığını denetleyen F.T.) Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi, 47 yargıcıyla dünyanın en büyük insan hakları mahke-
mesi özelliği kazanmış, böylece dolaylı bir ulusal-üstü anayasa meka-
nizması kurulmuştur
133
. Görülen o ki, anayasayı hukuki anlamda da
ulus-üstü olabilen ve olan bir kavram olarak görmektedir. Bu bakış
açısı, makalede savunulmaya çalışılan düşünceyi destekler mahiyette
olarak değerlendirilmektedir. Nitekim yazar, Birleşmiş Milletler Şartı-
131
Karakaş, op.cit., s.97
132
Karakaş, loc.cit., s.97-98
133
Kaboğlu, op.cit., s.10