

6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Revizyonu Üzerine Bazı Düşünceler
28
me biçiminde oluşturulması koşuluna bağlanmış; üçüncü fıkrasında
da, noterler tarafından düzenlenecek bu tür senetler için, ilgilisinden
harç, vergi ve değerli kâğıt bedelinin alınamayacağı, açıkça hüküm al-
tına alınmıştır. Uygulamada karışıklığa sebebiyet veren husus, 6100
sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 206. maddesinin birinci fık-
rasında sözü edilen “
imza atamayanlar
” kavramıdır. Bu kavramdan,
öncelikli olarak, imza atmaya fiilen muktedir olamayanlar anlaşılmak-
tadır. Ancak, okuma - yazma bilmeyenlerin de, kendisine hukuken
bağlayıcılık vasfı verilmiş olan imzayı atmaları, hukuken mümkün de-
ğildir. Çünkü, imzadan maksat, ad ve soyadın, el yazısıyla yazılması
işlemidir (Yeni Türk Borçlar Kanunu m. 15, I). Madde gerekçesinde
de vurgulandığı üzere, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun
206. maddesinde öngörülen kural, eski 1086 sayılı Kanun’un 297.
maddesinde öngörülen yasal düzenlemenin yerine geçmek üzere sevk
edilmiştir. 297. maddedeki kural, sadece imza atmaya fiilen muktedir
olamayanları değil; okuma - yazma bilmeyenleri de kapsamaktadır.
Türkiye’de, henüz kişisel veriler, bir veritabanı oluşturularak, güven-
li bir elektronik ortamda, tam anlamıyla toplanamadığı için; kişilerin,
okuma - yazma bilip bilmediklerinin tâyini konusunda, zaman zaman
sıkıntılar çıkması muhtemeldir. Nitekim, uygulamada, okuma - yaz-
ma bildikleri halde, bu hususu saklayarak, Kanun’un 206. maddesinin
üçüncü fıkrasında yaratılmış bulunan malî kolaylıktan yararlanmak
amacıyla, aynı yasal düzenlemenin birinci fıkrasında öngörülen düzen-
leme çerçevesinde, işlem yapmak amacıyla, noterlere müracaat eden-
ler de olmuştur. Özellikle, Noterlik Kanunu’nun 164. maddesinde ön-
görülen, ağırlaştırılmış sebep sorumluluğu temelli hukukî sorumluluk
bağlamında da, noterlerin, Devletin harç ve vergi kaybından sorumlu
tutulabilmesinin önüne geçilebilmesini temin amacıyla, anılan yasal
düzenlemenin kapsamı, ya sadece tespitinin ve denetlenmesinin daha
kolay olması sebebiyle, “
imza atmaya fiilen muktedir olamayanlar
”la
sınırlı tutulmalı yahut da üçüncü fıkra hükmü, tümüyle kaldırılma-
lıdır. 206. maddede öngörülen düzenleme, ispat güvenliği açısından,
özel bir anlam ve önem taşıdığına göre, bu olanaktan yararlanmak is-
teyen de, bunun gerektirdiği giderlere, malî açıdan doğal olarak kat-
lanmalıdır. Bu bağlamda, üçüncü bir seçenek de, potansiyel sorunlara
gebe 206. maddenin hukukî varlığının, tümüyle sona erdirilmesi ve bu
konuda genel bir düzenleme öngören Yeni Türk Borçlar Kanunu’nun
16. maddesinin birinci fıkrasındaki kuralla yetinilmesi olabilir.