Background Image
Previous Page  31 / 521 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 31 / 521 Next Page
Page Background

6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Revizyonu Üzerine Bazı Düşünceler

30

da olduğu gibi, yanılma veya aldatmanın öğrenildiği ya da korkutma-

nın etkisinin ortadan kalktığı andan itibaren, bir yıl içerisinde,

dava

yoluyla

kullanılması gerektiği hususuna, 311. maddede de açıkça işa-

ret edilmeli ve buna paralel bir kurala, 315. maddenin ikinci fıkrasında

da yer verilmelidir.

Davadan feragat ve davayı kabul, ayrıca mahkeme tarafından,

bir hüküm verilmesine ihtiyaç kalmadan, kendiliğinden, yani doğru-

dan doğruya davayı sona erdirirler. Yani, feragat ve kabul, hükmün

tamamlayıcısı değildir; aksine, hüküm verilmesini gereksiz kılan ve

bizzat hükmün yerine geçen, karma karakterli işlemler konumunda-

dırlar. Dolayısıyla, feragat ve kabulün varlığı halinde de, yine dava-

ya son veren bir taraf işlemi konumunda bulunan sulhe ilişkin yasal

düzenleme olan, 315. maddenin ikinci fıkrasında açıkça sözü edildiği

gibi, mahkeme tarafından, “

karar verilmesine yer olmadığına karar

verilmesi

” gerekir. Feragat ve kabulün sonuçlarını düzenleyen 311.

maddede de, bu hususa ilişkin olarak sulhtakine paralel bir biçimde,

açıkça bir vurgu yapılmasında büyük yarar vardır.

36-)

Tıpkı davadan feragat ve davayı kabul gibi, mahkeme içi sulh

de, mahkeme tarafından ayrıca bir hüküm verilmesine gerek kalma-

dan, kendiliğinden yani, doğrudan doğruya davayı sona erdirir. Yani

sulh, hükmün tamamlayıcısı değildir; aksine sürrogatıdır. Hukuk Mu-

hakemeleri Kanunu’nun 315. maddesinin birinci fıkrasında, feragat

ve kabulden farklı olarak, taraflara, hâkimden, sulhe göre karar ve-

rilmesini isteme olanağı tanınmıştır. Bu durumda, davayı sona erdi-

ren sulhun kendisi değil, mahkeme kararıdır. Sözü edilen halde, sulh,

hükmün tamamlayıcı bir unsuru, hüküm fıkrasının bir parçası, hatta

esası konumundadır.

Yine, aynı Kanun 313. maddesinin dördüncü fıkrasında, sulhun

şarta bağlı olarak da yapılabileceği hususu hüküm altına alınmıştır.

Sulh şarta bağlı olarak gerçekleştirilmişse, tarafların, mahkemeden

sulhe göre karar verilmesini isteme olanağından yoksun kılınması ge-

rekir. Çünkü, sulhe göre karar verilmesinin talep edilmesi halinde, da-

vayı sona erdiren, sulhun kendisi değil, mahkeme kararıdır. Mahkeme

kararı yani hüküm ise, şarta bağlı olarak verilemez (HMK m. 297, II).

Anılan bu tespitler karşısında, 315. maddenin ilk fıkrasında, şarta bağlı

olarak sulh yapılması halinde, tarafların, mahkemeden sulhe göre ka-

rar verilmesini isteyemeyeceği hususu, açıkça hüküm altına alınmalı