Background Image
Previous Page  104 / 473 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 104 / 473 Next Page
Page Background

TBB Dergisi 2012 (102)

Ahmet TAMER

103

4. Borçlanma Kavramı ve Yasağın Kapsamı

Yukarıda açıklandığı üzere kanunkoyucu 358 inci maddede pay

sahiplerinin şirkete borçlanmalarını yasaklamaktadır. Bu nedenle söz

konusu hükümde geçen “

borçlanma

” tabirinin açıklığa kavuşturulması

büyük önem taşımaktadır. Borçlanma kavramı, kelime anlamı itibarıy-

la, “

karşılığını sonra vermek şartıyla birinden para veya bir şey alma

” anla-

mına gelmektedir

9

. Dolayısıyla borçlanma, kişiyi belirli bir süre sonun-

da yerine getirilmesi gereken bir “

ifa yükümlülüğü

” altına sokmaktadır.

Bu yönüyle aslında borçlanma, bir tür “

taahhüt

” manasına gelmektedir.

Kanunkoyucu, hukuki dayanağı kanunda gösterilen menfaat-

ler (ücret, kâr payı, avans, faiz, kira, sermayenin azaltılması gibi) –ki

bunlara meşru ödeme araçları diyebiliriz- dışında, şirket kasasından

pay sahiplerine herhangi bir menfaat sağlanmasının önüne geçmeyi

(engellemeyi) amaçlamıştır. Buna göre pay sahipleri, ortağı oldukla-

rı şirketle, kendilerini şirkete karşı ifa yükümü (borç, taahhüt) altına

sokan herhangi bir işlem yapamayacaklardır. Örneğin pay sahipleri,

şirketten para çekemeyecek veya şirkete karşı kendilerini borç altına

sokacak bir sözleşme (örneğin satım sözleşmesi) de yapamayacaktır.

Ancak belirtmek gerekir ki her türlü “

taahhüt

” niteliğindeki işlem,

358 inci madde anlamında “

borçlanma

” kavramının kapsamına girmez.

Zira borçlanma kavramı özünde, sonradan (belirli bir süre sonunda)

iade edilmek üzere, bir menfaatin kişinin hukuki tasarruf alanından

çıkarılarak başka bir kişinin hukuki tasarruf alanına dahil edilmesini

gerektirmektedir. Başka bir ifadeyle borçlanma niteliğindeki taahhüt-

ler bakımından, söz konusu değerin şirketin malvarlığından çıkarıl-

ması zorunludur. Nitekim hükmün gerekçesi incelendiğinde, kanun

koyucunun bu yasağı öngörürken şirketin malvarlığı değerlerini koru-

mayı amaçladığı görülmektedir. Bu bakımdan şirketin hukuki tasarruf

alanından çıkmayan menfaatler yönünden bu yasağın uygulanması

mümkün değildir. Örneğin bir pay sahibinin ortağı olduğu şirketin

bir taşınmazını kiralaması 358 inci madde kapsamında yasak değildir.

Zira her ne kadar kira sözleşmesinde de kiracı (pay sahibi) belirli bir

borç (kira sözleşmesi sonunda taşınmazın kiralayanın zilyetliğine terki

taahhüdü) altına girse bile, kiralayanın (şirketin) kira konusu taşınmaz

üzerindeki hukuki tasarruf yetkisi sona ermemektedir. Kira sözleşme-

9 Türk Dil Kurumu Sözlüğü,

http://www

. tdk. gov. tr/index. php?option=com_gts&

arama=gts&guid=TDK. GTS. 4fc77e0ebc9557. 08132451 (Erişim Tarihi: 31/05/2012)