Background Image
Previous Page  108 / 473 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 108 / 473 Next Page
Page Background

TBB Dergisi 2012 (102)

Ahmet TAMER

107

ortaya koymak uygun değildir. Kaldı ki kanun koyucu eğer istesey-

di 395 inci maddenin ikinci fıkrasında sözünü ettiği işlemleri 358 inci

madde kapsamında da aynen belirtebilirdi. Bu nedenle kefalet, garanti

ve teminat verilmesi ile sorumluluk yüklenmesi gibi işlemleri, her du-

rumda 358 inci madde kapsamında bir “

borçlanma

” olarak yorumla-

mak ve yasak kabul etmek doğru değildir.

Diğer taraftan borçlanma kavramını sermaye taahhüdünden de

ayrı görmek gerekir. Zira her ne kadar sermaye taahhüdü de özünde

bir borçlanma olsa dahi, bu borçlanma şirket malvarlığının azalması

riski doğuran bir nitelik taşımaz. Bu nedenle sermayenin artırılması

sırasında pay sahipleri (ortaklar) tarafından şirkete ödenmesi taahhüt

edilen borçlar da bu yasak kapsamında değildir.

Kanaatimizce şirket malvarlığının azalması riskinin doğmayacağı

işlemler konusunda dikkatli olmak ve bu tür işlemleri dar yorumla-

mak gerekir. Zira şirket malvarlığının azalması riskini ortaya çıkaran

işlemlerin önüne geçilmesi, şirkete borçlanma yasağına ilişkin hüküm-

lerin varoluş sebebidir. Bu sebebi zayıflatacak veya ortadan kaldıracak

şekilde hükmün yumuşatılması kanun koyucunun iradesine aykırılık

teşkil eder. Dolayısıyla pay sahibinin piyasada geçerli faiz oranından

(örneğin %15) çok daha yüksek bir faiz oranı (örneğin %25) ile şirket-

ten borç para çekmesi halinde dahi şirkete borçlanma yasağının uy-

gulanacağını kabul etmek gerekir. Zira her ne kadar böyle bir işlemde

şirketin malvarlığının zarar görmeyeceği, bilakis şirketin bu işlemden

büyük menfaat (%10 faiz) elde edeceği savunulabilirse de şirkete karşı

borçlanan pay sahibinin gerçekten bu borcunu vadesinde gereği gibi

şirkete ödeyip ödemeyeceği belli değildir. Sonuçta şirket daha sonra

bu işlemden menfaat elde edecek olsa dahi, söz konusu borç ödenene

kadar şirket kasasında bir azalma meydana gelecektir.

Ayrıca dikkat edilecek olursa, borçlanma yasağını düzenleyen 358

inci maddede, pay sahiplerinin yalnızca

“şirkete borçlanmaları

”ndan

söz edildiği görülecektir. Bu hükmün mefhumu muhalifinden (karşıt

anlamından), pay sahiplerinin

“şirketten alacaklı”

olduğu durumlarda

bu yasağın gündeme gelmeyeceği sonucu çıkmaktadır. Buna göre pay

sahipleri, ortağı oldukları şirkete borçlanamayacakları halde, şirketten

alacaklı olabileceklerdir. Örneğin şirket pay sahibine bağışta buluna-

bilecektir. Şu halde, borçlanma yasağının getirilmesi konusunda 358

inci maddenin gerekçesinde sözü edilen risklerin (sakıncaların), pay