

TBB Dergisi 2012 (102)
Mustafa ÜNLÜTEPE
195
yapılması gerekmektedir. Nitekim anapara faizi, temerrüdün gerçek-
leşmesine kadar olan dönemde işler; dolayısıyla, bu tarihten sonra,
anapara faizi işletilemez
87
. Temerrüt faizi de temerrüt tarihinden ku-
ral olarak ödeme tarihine, diğer bir ifade ile paraya çevrilme işleminin
tamamlanmasına kadar işler. Borçlu daha evvel temerrüde düşürül-
memiş ise icra takibinin başlatılması veya dava açılması ihtar yerine
geçer; bununla, borçlu temerrüde düşmüş olur ve bu tarihten itibaren,
temerrüt faizi talep edilebilir
88
. Diğer yandan, TBK m. 121(eBK m. 104)
87
“… Bilindiği gibi faiz, işlevi ve oluşum tarzı bakımından “kapital faizi ve temerrüt faizi”
olarak ikiye ayrılır.
Temerrüt faizi, borçlunun para borcunu zamanında ödememesi ve temerrüde
düşmesi üzerine kanun gereği kendiliğinden işlemeye başlayan ve temerrüdün
devamı müddetince varlığını sürdüren bir karşılıktır.
Kapital faizi ise, alacaklıya ait bir para meblağının faiz geliri elde etmek amacıyla
ödünç verilmesi veya herhangi bir şekilde bir süre borçluda kalması üzerine faiz
ödenmesi öngörülmüşse kapital faizi söz konusu olacaktır…
Aydınlatılması gereken husus, vade tarihi ile takip tarihi arasındaki süreye ilişkin
hesap edilen 1. 137. 839. 999. -TL. nın kapital faizi haline gelip gelmediği ve sonuç
olarak bu miktara tekrar faiz yürütülüp yürütülmeyeceği hususundadır…
BK. Md. 104/f. 1 de, temerrüt faizinin, temerrüdün oluşumundan itibaren işleye-
ceği kuralına bir istisna getirilmiştir. Buna göre, faizlerin, iratların veya bağışla-
nan bir miktar paranın ödemesinde temerrüde düşen borçlu aleyhine ancak icraya
veya mahkemeye başvuru tarihinden itibaren temerrüt faizi yürütülür, istisnai
nitelikteki bu düzenleme sadece maddede sayılan para borçları bakımından ge-
çerlidir. Kıyas yoluyla daha başka para borcu tiplerine uygulanamaz. Faizlerin
ve iratların gelir getirecek biçimde yatırım amacıyla kullanılması mutad olmayıp,
sadece çok sınırlı bir çerçevede bu yola gidilebilir. Bu yüzden faiz ve iratların te-
merrüdün oluşumundan itibaren faize tabi tutulmasına gerek görülmemiştir.
B. K. 104/1’de yer alan
“FAİZ”
deyimiyle kastedilenin KAPİTAL FAİZİ olup,
temerrüt faizleri buraya dahil değildir. Çünkü temerrüt faizlerine esasen dava
veya takip tarihinden sonraki dönem için dahi temerrüt faizi yürütülmesi BK. md
104/f. lll ile yasaklanmıştır…
Açıklanan hukuksal durum çerçevesinde somut olay değerlendirildiğinde, ala-
caklının alacağı kapital faizi olmayıp temerrüt faizi niteliğinde bulunduğundan,
BK. 104/son maddesi uyarınca temerrüt faizi alacağına tekrar temerrüt faizi yürü-
tülmesi kanunen mümkün bulunmadığından…” Yargıtay HGK, E. 2002/12-709,
K. 2002/781, T. 9. 10. 2002; Kazancı İçtihat Bankası.
88 Oğuzman, Öz, s. 397; Tekinay, Akman, Burcuoğlu, Altop, s. 915; Barlas, Temer-
rüt, s. 45; Nomer, s. 248; Karahasan, Sözleşmeden Doğan Sorumluluk, s. 205;
“…
Borç taahhüdünü ihtiva eden adi senetler, ya vadeyi ihtiva eder yahut da vadesiz bulunur.
Vadeyi ihtiva ettiği takdirde, alacaklı, takip zaptında, vade tarihinden itibaren faiz tale-
binde bulunursa, Borçlar Kanunu’nun 101’inci maddesi uyarınca, borcun ifa edileceği
gün, evvelce müttefikan tayin edilmiş olacağından, vadesinde borcunu ödemeyen borçlu,
mütemerrit sayılacağı cihetle, faizin vade tarihinden itibaren hesap edilmesi iktiza eder.
Vade tayin edilmeyip de borçluya ihbar yapıldığı halde borç ödenmezse, yine ihbarda tes-
pit edilen günün hitamından itibaren faiz yürütülmesi lazım gelir. Şayet, alacaklı vade
tarihinden itibaren faiz isteğini takip zaptında açıkca beyan etmeyip de mutlak surette