Background Image
Previous Page  49 / 473 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 49 / 473 Next Page
Page Background

Ayırımcılık Suçu

48

cılık yapılan kimse’ demek suretiyle örnekleyici bir tanım yapmıştır.

Böyle bir durumda mahkeme, kanundaki metinde sayılan ayrımlar dı-

şında benzeri bir durumdan hareket edip suçun oluşup oluşmadığını

incelerken örf ve adetten faydalanacaktır. Bu durum da, örf ve adete

dayalı olarak ceza normu yaratılamayacağı gereğini içeren kanunilik

ilkesi bakımından sıkıntılı bir durumun doğmasına neden olacaktır.

Zira maddenin düzenlemesi yukarıda da belirttiğimiz üzere, kanuni-

lik ilkesi ile çelişmektedir

92

.

Hükümde ifade edilen ayırımların gözetilmediği bir grup içeri-

sinde yer alan kişiler, bu suçun mağduru olamazlar. Örneğin liyakat

şartlarına uymadığı gerekçesiyle işe alınmayan bir kişi kendisine karşı

ayırımcılık suçunun işlendiğini ileri süremez.

2003 tarihli Hükümet Tasarısı’nda, gerçek kişilerin yanında tüzel

kişilerin de suçun mağduru olabileceği ifade edilmişti. Yerinde olma-

dığını düşündüğümüz bu düzenlemenin kanun metni içerisine alın-

maması yerinde olmuştur. Zira ceza muhakemesi hukukunda sadece

gerçek kişiler suçun mağduru olabilirler, tüzel kişiler ise suçtan zarar

gören olarak değerlendirilirler

93

. CMKm. 237 kapsamında suçtan zarar

gören tüzel kişi, davaya katılma hakkına sahiptir. Bu çerçevede TCK

m. 122 kapsamında haklı bir menfati, diğer bir ifade ile suçun işlenme-

si ile hukuken korunan menfaati doğrudan veya dolaylı olarak ihlal

edilen tüzel kişi yargılamaya katılan sıfatı ile katılabilir. Ancak suçun

mağduru, ilgili tüzel kişiliğin hisse sahipleri veya üyeleri olacaktır

94

.

3- Manevi Unsur

Ayırımcılık suçu bakımından kanunkoyucu, failin suçun objektif

unsurlarını belirli bazı saiklerle gerçekleştirmesini aramıştır. Bu nedenle

92 Benzer yönde görüş için bkz. Özbek V. Ö., Kanbur N., Doğan K., Bacaksız P., Tepe

İ., s. 483

93

“Suçun mağduru suçtan doğan ceza ilişkisinin tarafı iken suçtan zarar gören ancak

hukuk ilişkisinin tarafıdır ve iddiası esas itibariyle yalnızca hukuksal nitelik taşımaktadır.

Bu durumda mağduri dar anlamda suçtan zarar görmeyi ifade eder, buna karşılık bir

kimsenin haklı bir çıkarı, işlendiği iddia edilen suç ile zedelenmişse bu zedelenme onun

fiilin kovuşturulmasını isteme yolundaki isteğini haklı görülebilecek duruma getiriyorsabu

kişi geniş anlamda suçtan zarar görendir. ”

Öztürk B., Tezcan D., Erdem M. R, Sırma

Ö., Saygılar Y., Alan E., s. 223-224

94 Benzer görüş için bkz. Yenidünya C., s. 105