

TBB Dergisi 2013 (105)
Ümit Süleyman ÜSTÜN
195
IV. VERGİ YARGISININ MÜKELLEFE İADEDE FAİZ
ÖDENMESİNE YÖNELİK YAKLAŞIMI
Vergi yargısının mükellefe iade edilecek vergilerde faiz ödenme-
sine ilişkin yaklaşımını temelde iki dönemde ele almak mümkündür.
İlk olarak, mükellefe iade edilecek vergilere faiz ödenmesine ilişkin
hükmün yürürlüğe girdiği 1999 yılından önceki dönem incelenme-
lidir. 1986 ile 1999 yılları arasında bu konuda verilen kararlar bulun-
maktadır. İkinci olarak ise, mükellefe faiz ödenmesine ilişkin hükmün
yürürlüğe girdiği 1999 yılından sonraki dönem ele alınmalıdır. Bu
dönemde ise temel sorun, bir önceki başlıkta da üzerinde duruldu-
ğu üzere, yargı kararı uyarınca mükellefe iade edilecek vergilerde,
VUK’un 112/4. maddesi hükmüne rağmen, faiz ödenip ödenemeye-
ceğine ilişkindir.
A. 1999 YILINDAN ÖNCEKİ DÖNEMDE VERGİ
YARGISININ YAKLAŞIMI
1999 yılından yani mükellefe iade edilecek vergilerde faiz öden-
mesine ilişkin olan VUK’un 112/4. maddesinin yürürlüğe girmesin-
den önceki dönemde, devletin gecikme halinde gecikme faizi alırken
mükellefe iadesi gereken vergilerde faiz ödememesi hususu vergi yar-
gısının da önüne gelmiştir. Bu dönemde açılan davaların da hemen
hemen hepsi yargı kararları uyarınca iadesi gereken vergilere faiz işle-
tilmesine ilişkindir. Ancak bu dönemde iadede faiz ödenmesi talepleri
reddedilmektedir.
çıkarlar dengesinde bir noktanın eksik bırakıldığını yukarıda ifade etmiştik: Açılan da-
vayı kaybetmesi sonucu vergi aslı ile birlikte gecikme faizi ödeyen yükümlüye, daha son-
ra hüküm lehine kesinleştiği takdirde, tahakkuk aşamasında ödediği verginin ve gecikme
faizinin iadesi gerekir. Bu durumda sakatlığı kesin olarak saptanmış bulunan bir işlem
nedeniyle, yükümlü malvarlığından hazineye haksız bir aktarma söz konusudur. Başka bir
anlatımla, hazine bakımından yükümlü aleyhine bir sebebsiz zenginleşme gerçekleşmiştir.
Bu “fakirleşme” ye mâruz kalan yükümlü açısından sadece haksız olarak malvarlığından
çıkan miktarın (vergi borcu aslı ve gecikme zammı) iadesi ile yetinilmemeli, vergi alacak-
lısının gözetilmesine paralel bir şekilde, vergi borçlusunun ekonomik kaybını gidermek
üzere hazinece ona faiz ödenmelidir. Sebebsiz zenginleşme miktarı vergi aslını olduğu
kadar, ödenmiş gecikme faizini de kapsadığından, yükümlüye tazminat olarak faiz veril-
mesi, sebebsiz zenginleşme bakımından ortaya çıkan bir zorunluluk olup, burada gecikme
faizi vesilesiyle faize faiz işletilmesi gibi bir mekanizma hiçbir veçhile söz konusu olmaz.
Önerilen şekilde bir tazminat öngörüldüğü takdirde çıkarlar dengesi tam olarak kurulur
”.
KUMRULU, s. 249.