

Mükellefe İadesi Gereken Vergilerde Faiz Uygulanması
220
Vergi Dava Daireleri Kurulu’nca da benimsenen bir başka kadarda
ise, yine mükellefe faiz ödenmesi gerektiğine hükmedilmiş, ancak di-
ğer kararlardan biraz farklı olarak yargı kararı uyarınca iade edilecek
vergilerle ilgili durum VUK’un 112/4. maddesiyle ilişkilendirilmiştir.
Buna göre mükellefin ihtirazî kayıtla yaptığı ödeme tarihi, mükellefin
iade için bilgi ve belgeleri teslim ettiği tarihmiş gibi kabul edilmiş ve
bunun vergi idaresinin iade yükümlülüğünün doğduğu tarih olacağı
ve bu tarihten sonraki üç ayın sonundan itibaren faiz hesaplanacağı
ifade edilmiştir. Ancak bu şekilde bir yorum, maddede düzenlenme-
yen bir durum için madde hükümlerinin amacı dışında genişletilmesi
gibi bir sonuç oluşturmaktadır. Böyle bir yaklaşım, aslında vergi hu-
kukunda açıkça yasak olan kıyas yoluna başvurmak anlamına gelmek-
tedir. Mükellefin hukuki durumu korunmak istenirken bu sonuca hu-
kuka aykırı bir şekilde ulaşılmıştır.
Yargı kararları arasında bir görüş birliği olmadığı açıkça anlaşıl-
maktadır. Konuyu Anayasa Mahkemesi’nin önüne taşıyan mahkeme-
de bile görüş ayrılığının bulunması, durumun aslında ne kadar önemli
olduğunu, uygulamadaki bu karmaşanın ortadan kaldırılmasının ge-
rektiğini göstermekteydi.
Mahkeme kararlarının üzerinde görüş birliğine varamadığı temel
mesele, mükellefe faiz ödenebilmesi için açık bir kanun hükmüne ih-
tiyaç bulunup bulunmadığıdır. Çünkü faize hükmeden mahkemeler
Anayasa’nın 125/son maddesinde düzenlenen “
İdare, kendi eylem ve iş-
lemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlüdür
” hükmüne de dayanmak-
tadır. Buna göre, hukuka aykırı idarî işlem ve eylemler hizmet kusuru
oluşturmaktadır ve bu işlem ve eylemlerden dolayı mükellefin uğra-
dığı zararın karşılanması gerekmektedir
155
. Bu görüşteki mahkemeler
VUK’un 112/4. maddesinin varlığına rağmen, hukuk devletinde idarî
işlem ve eylemlerden kaynaklanan zararların karşılanması gerektiğini
ve bunun için de ayrı bir kanun maddesine ihtiyaç bulunmadığına ka-
rar vermiştir.
155
Doktrinde de bu husus vurgulanmaktadır: “
Bu noktada ortaya çıkan, kanımızca, ida-
renin kusurlu sorumluluğunun ortaya çıkması için aranan zarardır. Vergi idaresinin tek
taraflı gerçekleştirdiği tarh işlemi bir idari davranıştır. İdarenin belki de en çok gerçekleş-
tirdiği tek taraflı idari işlem (idari karar) olan tarhiyatın, kusurlu sorumluluk için aranın
idari davranış olduğu kabul edilmelidir. İlliyet bağı ise daha açık bir şekilde görülmektedir.
Vergi idaresinin hukuka aykırı tarhiyatı olmasaydı, mükellef bu tarhiyatı dava konusu
yapmayacak ve bir gelir kaybı da olmayacaktı. Yani idari fiil, zararı kaçınılmaz bir şekilde
ortaya çıkarmaktadır
”. BAYAR, s. 315.