Background Image
Previous Page  244 / 505 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 244 / 505 Next Page
Page Background

TBB Dergisi 2013 (105)

İ. Uğur ESGÜN

243

çıkmıştır. Çünkü modern-öncesi hukuk sistemleri, hukukun bizzat

zorbalığın ve belirlenmemiş egemenlik uygulama (siyasi iktidar) et-

kinliklerinin hissedildiği; eşitsizliğin etiğe aykırılığı net ve fakat “hu-

kuki” bir olgu olarak var olduğu süreçlerden oluşmaktadır. Örneğin,

Roma Hukuku’nda kaçan bir kölenin cezalandırılması, bir köle sahi-

binin bir başkasının kölesine zarar vermesinin yaptırımı olarak ken-

di kölesine zarar verilmesine “katlanması”, hukuki süreçleri ifade

etmekteydi.

23

Keza, feodal dönemde derebeyleri ile vassallar arasın-

da yapılan “feodum” sözleşmesi, bizzat vassalların derebeyi adına

reayadan (toprak kölesi köylülerden) haraç toplama hakkını ifade et-

mekteydi.

24

Modern hukuk sistemleri ise, modern-öncesi hukuk sis-

temlerinin tersine, hukuku herkesin selameti için gerekli olan; eşitli-

ği, özgürlüğü ve insan haklarını üstün değer olarak kodlayan hukuk

devleti ilkesini ortaya çıkarmıştır ve Roma Hukuku’nun köleciliği ile

Feodal Dönem’in zümreciliği ve haraççılığını yasaklayarak “hukuka

aykırı” ilan etmiştir. Hukuka böyle bakıldığında ve içselleştirilmiş

olarak bu şekilde algılandığında, hukuk da etik bir değer olarak kar-

şımıza çıkar ve yabancılaşmadan kurtulma anlamında pragmatik ve

meta-etik siyasetten arındırılabilir. Hukukun siyasetten arındırılma-

sını ifade eden bu süreç, kişiselleşmiş iradelerin egemenliğin yasa-

ma, yürütme ve yargı kuvvetlerini uygulama ihtiyaçlarının devamı

için, devletin kişisel iktidardan arındırılması ödününü vermesi ola-

rak değerlendirilebilir. Devlet, artık hukuku dikte ve inşa eden bir

egemenlik aygıtı değil; tersine, hukukilik içinde var olan veya ana-

yasacılıkla inşa edilebilen bir tüzel (hukuksal ama soyut) kişi, yani

yasal ve meşru bir siyasal örgüttür. Yani Machiavelli’nin meta-etik

siyasi iktidarı, etik bir karaktere bürünmüş, siyasetten arındırılmış

bir hukukilikle donatılmış olmaktadır. Siyasetin doğasına aykırı

olan bu ödün de, aslında bir tür yabancılaşmayı temsil etmektedir.

Eşitlik, özgürlük ve insan haklarının evrensel düzlemde siyasetten

daha üstün bir değer olarak kabul edilmesi, “devletin hukukundan

hukukun devletine” şeklindeki dönüşümü olarak ortaya çıkan bu

yabancılaşma ise, olumlu anlamda insan referanslı bir etik nokta ola-

rak kabul edilebilecektir.

23

Özcan Karadeniz Çelebican,

Roma Hukuku,

Yetkin Yay., Ankara 2008, s. 130-144.

24

Gianfranco Poggi,

Çağdaş Devletin Gelişimi,

Çev. Şule Kut, Binnaz Toprak, Hürri-

yet Vakfı Yay., İstanbul 1991, s. 34-47.