Background Image
Previous Page  247 / 505 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 247 / 505 Next Page
Page Background

Siyaset ve Anayasal Yabancılaşma:Etik İlkelerin Türk Hukukuna Uyarlanması Problemi

246

Siyasetin devreye girmesi de asıl bu aşamada ortaya çıkar:

Anayasa’da egemenliğin kime ait olduğundan çok devlet egemenliği-

ni kimin kullanacağı önemlidir. O nedenle siyasi hedef artık egemen-

liğin sahibi olmak değil, egemenliği kullanmak olarak belirir. Bura-

da demokratik hukuk devleti ilkesi, tıpkı 1982 Anayasası’nda olduğu

gibi, bir kuvvetin kullanılması yetkisini elde eden kişi veya grupların

bu gücünü kötüye kullanmasını önlemek için egemenliğin kuvvetleri-

ni farklı organlara paylaştırır. “Kuvvetler Ayrılığı” ilkesi olarak adlan-

dırılan bu düzenleme siyasetin tekelci eğilimleri karşısında hukuksal

bir engel oluşturur. Siyaset, doğasına aykırı bu engeli nasıl aşacaktır?

Parlamenter hükümet sistemlerinde “millet” (daha doğrusu halk,

daha doğrusu seçmenler), sadece yasama yetkisini kullanacak kişileri

belirler; yarı-başkanlık hükümeti sisteminde yasama yetkisi yanında

yürütmenin devlet başkanı kanadını da seçerek, doğrudan belirler.

Yürütme yetkisinin bir kişinin tekeline bırakıldığı ve bu kişinin hü-

kümetle özdeşliğine dayanan başkanlık hükümeti sisteminde ise, hem

parlamento seçimleri aracılığıyla yasama organını hem de devlet baş-

kanı seçimleri aracılığıyla başkanın kişiliğinde ve iradesinde belirlene-

cek hükümetin (yönetimin) oluşmasına katkıda bulunur. Yargı kuv-

vetinin ise tüm ülkede yaygınlaşması ve çok daha kalabalık bir insan

nüfusuna (hâkim kadrosuna) sahip olması gereği, teknik olarak müm-

kün görülmediğinden genellikle halkın oyları belirleyici olmaz; ancak

bu seçilme değil de atanmayla yargı yetkisini kullanma zorunluluğu,

“yargı bağımsızlığı” ilkesi perspektifinde çeşitli yöntemler kullanıla-

rak telafi edilmeye çalışılır.

Yürütme yetkisinin kullanılması, yasama ve yargı yetkilerinin

kullanılmasına göre çok daha dominanttır. Çünkü “idari fonksiyon”

ve “kamu yönetimi” olarak adlandırılan egemenlik olarak kamu gü-

cünün uygulanması, ülkenin tüm hücrelerinde gün be gün, an be an

gerçekleşen ve hissedilen kesintisiz süreçleri ifade eder. Yürütme bu

karakteriyle hem yasamanın yaptığı düzenlemeleri hem de yargı ka-

rarlarını

uygulayan

, yani egemenliğin pratikte somutlaşmasını sağla-

yan bir fonksiyon olarak var olur. Meta-etik (pragmatik) siyaset, bu

nedenle öncelikle yürütme fonksiyonunda var olmaya çalışır. Çün-

kü hukuk devleti ilkesinin söylem düzeyinde reddedilemeyeceği bir

düzlemde veya çağda, hukukun en elverişli bir şekilde maniple edil-

mesi ağırlıklı olarak uygulama (yürütme) aşamasında mümkün olur.