Background Image
Previous Page  47 / 505 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 47 / 505 Next Page
Page Background

Sulh Hukuk – Asliye Hukuk Mahkemesi Ayrımının Anlam ve Önemi Üzerine Bazı Düşünceler

46

geçilememiş bulunmasıdır. Bu sağlanacak olursa, yargılama hukukları

bağlamında, sisteme ilişkin teknik ayrıntılara ilişkin özel bilgilerin ek-

sikliğinden kaynaklanabilecek, pek çok olumsuzluk da bertaraf edile-

bilecektir. Dolayısıyla, yargılama sistemimizdeki temel birtakım eksik-

liklerden kaynaklanabilecek olumsuzlukların giderilmesi bağlamında,

deyiş yerindeyse günah keçisi olarak sulh hukuk – asliye hukuk mah-

kemesi ayrımının ilân edilmiş bulunması da, adil bir yaklaşım biçimi

oluşturmaz. Tüm bunların ötesinde, göreve ilişkin kuralların, alelâde

şekil kuralları olarak değerlendirilmesi de mümkün değildir. Çünkü,

anılan kurallar, yargı erkinin doğrudan doğruya işleyişine ilişkin bir

nitelik taşıdıkları için, emredici bir biçimde, kanunla öngörülürler;

kamu düzeninden sayılmışlardır ve anayasal bir ilke olan tabiî hâkim

ilkesiyle de (AY m.37) aralarında sıkı bir bağ kurulmuştur.

4. Sulh hukuk – asliye hukuk mahkemesi ayrımına yöneltilen bir di-

ğer eleştiri de, görevin tâyinine yönelik yasal düzenlemeler sebe-

biyle, iş dağılımı bağlamında, her iki mahkeme arasında bir den-

gesizliğin ortaya çıktığı, bu ayrımın tümüyle ortadan kaldırılıp;

tek tip bir genel görevli hukuk mahkemesi sistemine geçilmesinin,

yaratılmış bulunan bu dengesizliği giderebileceği yönündedir

12

.

Bugün için, sulh hukuk mahkemelerinin, asliye hukuk mahkeme-

lerine nazaran işlevselliğinin daha sınırlı kalmış olması, özellikle mal-

varlığı haklarından doğan davalarda, iş dağılımı bağlamında bir den-

gesizliğin yaratılmış bulunması, bu ayrımın kaldırılması gerektiğinin

değil; ancak bu ayrımdan rasyonel bir biçimde yararlanılamamasının

bir dayanağını oluşturabilir. Malvarlığı haklarından doğan davalarda,

sulh hukuk mahkemeleriyle asliye hukuk mahkemelerinin görev alanı

tâyin edilirken, 1086 sayılı Hukuk Usûlü Muhakemeleri Kanunu’nun

meriyette bulunduğu dönemde olduğu gibi, iki ayrı ölçüte işlerlik ka-

zandırılmalıdır. Yine, bu ayrımın yapıldığı Alman ve Avusturya hu-

kuk düzenlerinde de, sulh hukuk mahkemeleriyle asliye hukuk mah-

kemelerinin, malvarlığı haklarından doğan davalar bağlamında görev

alanının belirlenmesinde, iki ayrı ölçütün kullanıldığı gözlemlenmek-

tedir: Bunlardan ilki, dava konusunun miktar ya da değeri ölçütü;

ikincisi ise, kanunlarda dava konusunun miktar ya da değer her ne

olursa olsun, sulh hukuk mahkemelerinde görülmesi gerektiği belir-

12

Karslı, s.131.