Previous Page  182 / 497 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 182 / 497 Next Page
Page Background

TBB Dergisi 2016 (123)

Güray ERDÖNMEZ

181

den olmayacağını; takibin durdurulması için anılan yargı makamları

tarafından ihtiyati tedbir kararı verilmesi gerektiğini benimsemiştir.

52

Kanaatimizce, 6100 sayılı Kanun’la sevk edilen HMK.m.209/1

hükmünün icra takiplerine etkisini değerlendirebilmek için 1086 sayı-

lı HUMK hükümlerini göz önünde bulundurmak gerekir. Yukarıda

izah edildiği gibi, 1086 sayılı Hukuk Usûlü Muhakemeleri Kanunu

yürürlükte iken, sahtelik iddiasının gündeme geldiği davalarda mah-

keme bilirkişi incelemesi yapılmasına ve tanık dinlenmesine karar

verirse (HUMK.m.317) gerek genel haciz yoluyla takiplerin gerekse

kambiyo senetlerine özgü takiplerin duracağı tereddütsüz kabul edi-

liyordu. Bir diğer ifadeyle, 1086 sayılı HUMK.m.317 hükmü İİK.m.169

ve 170 hükmüne göre özel hüküm kabul ediliyordu.

53

Hukuk Muha-

52

Yargıtay’ın bu yöndeki bir kararı şöyledir : “…Borçlunun sahtelik nedenine da-

yalı olarak açtığı menfi tespit davası, İİK’nun 72. maddesi kapsamında bir dava

olup, anılan maddedeki usûle göre mahkemeden alınacak ihtiyati tedbir kararı

ile icra takibi durdurulabilir. Sahtelik nedeniyle açılan menfi tespit davası gibi,

Cumhuriyet Savcılığı’na aynı nedenle yapılan şikâyet ve ceza mahkemesinde açı-

lan dava da kendiliğinden icra takibini durdurmaz ve bekletici mesele yapılamaz.

Cumhuriyet Savcılığı veya ceza mahkemesince tedbir kararı verilirse icra takibi

durdurulabilir…” (12. HD, 22.04.2014, 9313/11766,

www.e-uyar.com

). Doktrinde

aynı yönde bkz. Muşul, İcra ve İflas 2013, s. 420.

53

Yargıtay bir kararında bu hususa şöyle değinmiştir : “Takip dayanağı senet hak-

kında borçlunun, imza itirazı’ ile birlikte veya ‘sahtelik iddiası ile şikâyette’ bu-

lunmasından sonra, alacaklı hakkında suç duyurusunda bulunulması nedeniyle

sahtecilik suçundan dolayı kamu davası açılmış olması durumunda, bu davanın

icra takibine etkisinin ne olacağına ilişkin açık bir yasal düzenleme 2004 sayılı

İcra ve iflas Kanunu’nda bulunmamaktadır. Bu nedenle, 1086 sayılı Hukuk Usulü

Muhakemeleri Kanunu’nun 317.maddesinin 2. cümlesinden yararlanarak soru-

na bir çözüm getirmek gerektiği yargısal uygulamada kabul edilmiştir (Hukuk

Genel Kurulu’nun 22.01.2003 gün ve 2003/12-3 E.2003/28 K.; 06.02.2008 gün ve

2008/12-77 E. 2008/90 K. sayılı kararları)… Bu düzenleme karşısında, senet bede-

line itiraza ilişkin davanın görülmesi aşamasında ceza davası da açılmışsa; ceza

davasının sonuçlanması, imzaya itiraz davası yönünden bekletici sorun olarak ka-

bul edilmelidir. Zira, icra mahkemeleri şikâyet ve itirazları belli bir usule uyarak

yargılayan ve objektif hukuk kurallarını şikayet ve itirazlara uygulamak suretiy-

le bunları takip hukuku bakımından kesin hükme bağlayan mahkemelerdir. Bu

mahkemeler, takip hukukuna ilişkin uyuşmazlıkları çözme görevini yerine geti-

rirken kural olarak tanık dinleyemeyeceklerinden, dar (sınırlı) yetkili olup, sah-

telik iddiasını inceleme yetkileri de genel mahkemeye göre daha kısıtlıdır. Genel

mahkemeler, senetteki sahtelik iddiasını yukarıda içerikleri açıklanan HUMK’nın

309 ve 317.maddelerinin verdiği yetkiyle daha detaylı bir biçimde inceleme ola-

nağına sahiptir (Hukuk Genel Kurulu’nun 13.10.2010 tarih ve 2010/12-493 esas,

2010/491 karar sayılı kararı).O halde, mahkemece yukarıda yapılan açıklamalar

doğrultusunda; ceza davası incelenip, ön mesele olarak kabulünün ve beklenme-

sinin gerekip gerekmediği değerlendirilerek, oluşacak sonuca göre bir karar ve-