

TBB Dergisi 2016 (123)
Kürşat KARACABEY
463
Dolayısıyla dava açmadan önce, tarafların arabulucuya başvuru
zorunluluğu; genel olarak “sulh” kurumunun ve onun sistemleştiril-
miş yöntemlerinden birisini anlatan “arabuluculuğun” doğasına, ru-
huna ve özüne esaslı şekilde aykırı olacaktır. O kadar ki başvurunun
zorunlu kılındığı bir arabuluculuk, artık hiçbir şekilde arabuluculuk
olarak değerlendirilemeyecektir.
c. Kişinin bir haksızlık algısı karşısında doğrudan bağımsız/
tarafsız yargıya başvurabilmesinin demokrasiyle bağlantısı
Çağdaş ve evrensel hukuk ve demokrasi anlayışı uyarınca, top-
lumsal örgütlenme
modelinin en üst aygıtını temsil eden “devlet”in; mali kaygılar ve
pratik mülahazalarla ve/veya kolaycılığı tercih anlayışı içinde, yargı-
sal alandaki konumunun daraltılmaya çalışılması asla bir çözüm yön-
temi olarak düşünülememelidir. Çünkü, yargısal gücü temsil edip, bu
konuda tüm bireylere adaletin tahakkukunu garanti edecek bir meka-
nizmayı oluşturup sunmak, “devlet”in en temel işlevlerinden birisidir.
Bu işlevi yadsıyan bir devlet anlayışının meşruiyetinin sorgulanması
gerekir. Buna göre yargısal alanın, devlet yapılanmasından dışlanma-
sı (bir anlamda özelleştirilmesi) suretiyle yargısal yükü hafifletmeye
yönelik çözüm arayışı, yaratacağı daha büyük sistem/rejim sorunları
itibariyle uygulanabilir bir yöntem olarak benimsenemez.
Kişilerin, dava açmadan önce ve zorunlu olarak arabulucuya mü-
racaat etmek durumunda bırakılmasını; devletin asli fonksiyonların-
dan birisini temsil eden bağımsız ve tarafsız mahkemelere doğrudan
erişim hakkının önüne, mutlak surette aşılması gereken bir engel bir
set olarak değerlendirmek gerekir. Bu durum aynı zamanda, demok-
rasinin kurucu üç unsurundan birisi olan ve yurttaşların hukuksal
güvenlik duygusu için en önemli dayanağı oluşturan bağımsız ve ta-
rafsız “yargı” erkine, yepyeni bir anlam ve içerik kazandırma anlamı-
na gelir.
Şöyle ki; Aristo’nun ilk tasarımcısı, Montesquieu’nun geliştiricisi
olduğu kuramsal demokrasi tanımlamasında, “kuvvetler ayrılığı” ol-
mazsa olmaz bir şart, “bağımsızlık özelliği” ancak kuvvetler ayrılığı
içinde anlam bulan “yargı” erki ise bu denge içinde aslî belirleyici-