

Zorunlu Arabuluculğun Hukukun Temel İlkelerine Aykırılığı ve Uygulanabilirliğine Dair Sorunlar
472
le sulh olgusunun, işlevselliğine ve erdemliliğine bir kez daha vurgu
yapmayı gerekli görmekteyiz. Ancak ısrarla belirtmek isteriz ki bu
olumlu sonuç, sadece ama sadece gönüllü arabuluculuk için geçerlidir.
Çünkü, bir uyuşmazlığın tarafları, özgür iradeleri tahtında, arabulu-
culuk yöntemini benimseme konusunda ve belli bir arabulucunun
kimliği üzerinde anlaşmaya varmışlarsa, o sürecin sonucunda, verilen
ödünler/sağlanan yararlar çerçevesinde bir anlaşmaya varılması, ne-
redeyse kaçınılmazdır.
Ancak, aralarındaki husumet duygusunun yoğunluğundan ötürü
uyuşmazlığa düşen taraflardan birisinin (davacının); konuyu arabu-
lucu marifetiyle çözüm önerisi, en başta hasım tarafından önerilmiş
bulunulmakla, davalı tarafça soğuk (güvenilmez) algılanacaktır.
Hele bir de davacı, tarafsız adres olarak arabuluculuk yapacak bir
kişi ya da kurumun ismine işaret etmişse, davalı o ana kadar o kişi ya
da kuruma güven duymakta olsa bile o andan itibaren bir takım kuş-
kulardan beslenen güvensizliğini teyakkuza geçirecektir. Hasmının,
işaret ettiği kurum ya da kişiyi “niçin seçtiği” noktasında kafasında
soru işaretleri uçuşacaktır.
Bir de konuya Türkiye’deki yargılama pratiği açısından yaklaşa-
cak olursak, şu tespitleri yapmak zorundayız:
Öncelikle, üçüncü kişinin tarafsızlığına güven duyulması bakı-
mından, onlarca yıldır var olan bir uygulamanın sonuçlarına –kıyas
yaklaşımı içinde- göz atmakta yarar görmekteyiz:
Mevcut HMK sistemimiz itibariyle hukuk davalarında, şayet
mahkeme bilirkişi incelemesine gerek duyarsa, taraflara üzerinde an-
laştıkları bir bilirkişi bulunup bulunmadığını sorar. Bu yöntemin ön-
celenmiş olmasına karşın, uygulamada tarafların üzerinde uzlaşarak
belirledikleri bilirkişi seçimine gidilebildiği dava sayısı yok denecek
kadar azdır.
24
Davanın bir tarafının ilk olarak önerdiği bilirkişi adayı-
na, diğer taraf da güven duyuyor olsa bile sırf karşı tarafın teklif etme-
si nedeniyle, öneriye kuşkuyla bakma eğiliminde olmaktadır.
24
Bu konuda bir veri sonucu olarak belirtmek gerekirse; makale yazarı, avukat sı-
fatıyla 28 yıllık uygulayıcılık deneyiminin verdiği gözlem birikimiyle, bilirkişi
ataması yapılan –takip ettiği- bine yakın hukuk davasında, tarafların bilirkişi seçi-
minde anlaşmaya varabildikleri bir tek davaya tanık olabilmiş değildir.