Previous Page  473 / 497 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 473 / 497 Next Page
Page Background

Zorunlu Arabuluculğun Hukukun Temel İlkelerine Aykırılığı ve Uygulanabilirliğine Dair Sorunlar

472

le sulh olgusunun, işlevselliğine ve erdemliliğine bir kez daha vurgu

yapmayı gerekli görmekteyiz. Ancak ısrarla belirtmek isteriz ki bu

olumlu sonuç, sadece ama sadece gönüllü arabuluculuk için geçerlidir.

Çünkü, bir uyuşmazlığın tarafları, özgür iradeleri tahtında, arabulu-

culuk yöntemini benimseme konusunda ve belli bir arabulucunun

kimliği üzerinde anlaşmaya varmışlarsa, o sürecin sonucunda, verilen

ödünler/sağlanan yararlar çerçevesinde bir anlaşmaya varılması, ne-

redeyse kaçınılmazdır.

Ancak, aralarındaki husumet duygusunun yoğunluğundan ötürü

uyuşmazlığa düşen taraflardan birisinin (davacının); konuyu arabu-

lucu marifetiyle çözüm önerisi, en başta hasım tarafından önerilmiş

bulunulmakla, davalı tarafça soğuk (güvenilmez) algılanacaktır.

Hele bir de davacı, tarafsız adres olarak arabuluculuk yapacak bir

kişi ya da kurumun ismine işaret etmişse, davalı o ana kadar o kişi ya

da kuruma güven duymakta olsa bile o andan itibaren bir takım kuş-

kulardan beslenen güvensizliğini teyakkuza geçirecektir. Hasmının,

işaret ettiği kurum ya da kişiyi “niçin seçtiği” noktasında kafasında

soru işaretleri uçuşacaktır.

Bir de konuya Türkiye’deki yargılama pratiği açısından yaklaşa-

cak olursak, şu tespitleri yapmak zorundayız:

Öncelikle, üçüncü kişinin tarafsızlığına güven duyulması bakı-

mından, onlarca yıldır var olan bir uygulamanın sonuçlarına –kıyas

yaklaşımı içinde- göz atmakta yarar görmekteyiz:

Mevcut HMK sistemimiz itibariyle hukuk davalarında, şayet

mahkeme bilirkişi incelemesine gerek duyarsa, taraflara üzerinde an-

laştıkları bir bilirkişi bulunup bulunmadığını sorar. Bu yöntemin ön-

celenmiş olmasına karşın, uygulamada tarafların üzerinde uzlaşarak

belirledikleri bilirkişi seçimine gidilebildiği dava sayısı yok denecek

kadar azdır.

24

Davanın bir tarafının ilk olarak önerdiği bilirkişi adayı-

na, diğer taraf da güven duyuyor olsa bile sırf karşı tarafın teklif etme-

si nedeniyle, öneriye kuşkuyla bakma eğiliminde olmaktadır.

24

Bu konuda bir veri sonucu olarak belirtmek gerekirse; makale yazarı, avukat sı-

fatıyla 28 yıllık uygulayıcılık deneyiminin verdiği gözlem birikimiyle, bilirkişi

ataması yapılan –takip ettiği- bine yakın hukuk davasında, tarafların bilirkişi seçi-

minde anlaşmaya varabildikleri bir tek davaya tanık olabilmiş değildir.