

Zorunlu Arabuluculğun Hukukun Temel İlkelerine Aykırılığı ve Uygulanabilirliğine Dair Sorunlar
478
Bir genelleme yaparsak, büyük ölçüde işçi işverene karşı zayıf
konumda, içinde bulunduğu şartların baskısına maruz durumdadır.
Hakkına bir an önce kavuşma saiki ile ondan ciddi ödünler vermeye
yatkın ve hazırdır. Konuyu somut örneğe yansıtacak olursak şunu söy-
leyebiliriz: Yüz birim hakkının doğduğunu bilen bir işçi; bu hakkının
yargılamaya konu olması halinde, uzun süreçte ve bir takım ekstra
giderler karşılığında tahakkuk edeceğini bildiği ve daha önemlisi hak-
kına kavuşmaya yönelik acelesi olduğu için, elli birimi hemen teslim
almayı yeğleyebilecek durumdadır. Örneği esas alırsak böyle bir uy-
gulama sonucunda süreçten işçi kayıpla ayrılacak; işveren ise işçi aley-
hine yarı yarıya kar sağlamış olacaktır.
Nitekim sırf bu nedenledir ki Türkiye arabuluculuk uygulama-
sında, şu ana kadar arslan payını işçi-işveren uyuşmazlıkları oluştur-
muştur. Şöyle ki; 2013 yılı Aralık ayında başlayan arabuluculuk uygu-
laması sonucunda 16.01.2016 tarihi itibariyle (2 yılı aşkın bir süreçte)
arabuluculuğa taşınan toplam 1.663 uyuşmazlık sayısının 1.181’ini,
yani %71’ini işçi-işveren uyuşmazlıkları oluşturmuştur.
28
Onlarca
dava türünden işçi işveren arasındaki uyuşmazlıkların oranının bu
denli yüksek olması, elbette ki boşuna değildir. İşverenin, bağımsız ve
tarafsız mahkemelerin işçinin zayıf konumunu gözeterek “sosyal dev-
let” anlayışıyla değerlendirme yapan yargısından kaçınıp, çok farklı
güç ve avantajlı konumları temsil etmeye karşın, aynı kurallarla müca-
dele etme arzusundan kaynaklanan bir sonuçtur. Diğer bir anlatımla
işverenin, işçinin kendisi karşısındaki zayıf konumunu, kendisi lehine
önemli bir pazarlık gücüne dönüştürme bilincinden ve arzusundan
beslenen bir seçimdir. Kuşku yok ki bu hal; insanlığın zorlu mücadele
tarihlerinden geçerek ulaştığı sosyal yönetim anlayışını, gerisin geriye
taşıma ve kuralsız (vahşi) kapitalizmin ilkel güç yarıştırma anlayışını
–hem de yargısal alanda- yeniden egemen kılma girişimi olarak adlan-
dırılabilinecek bir gayretin ifadesidir.
Esasen böylesi bir seçime, -yukarıya alıntılanan kural ve ilkeler
uyarınca- mevcut Anayasamızın ve iş hukuku mevzuatımızın izin
vermediği/vermeyeceği de aşikardır.
28
Alıntılanan veriler, T.C. Adalet Bakanlığı Arabuluculuk Daire Başkanlığı’nın
www.adb.adalet.gov.tr/sitesinden aktarılmıştır.