Previous Page  110 / 417 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 110 / 417 Next Page
Page Background

TBB Dergisi 2016 (125)

Hasan DURSUN

109

düşmektedir. Öte yandan imtiyaz sözleşmelerinin Meclis tarafından

onaylanması koşulunun aranması da günümüz koşullarına aykırı

düşmektedir. Nitekim 1924 Anayasa’sının 26. maddesinde “imtiyaz”

sözleşmelerini onaylama yetkisi TBMM’ne verilmişken bu koşul 1961

Anayasası ile birlikte günümüz koşullarına uygun düşmediği gerek-

çesiyle kaldırılmıştır. Öte yandan Cumhuriyet döneminde yaşanıl-

masına karşın, bir kanun metninde Osmanlı anonim şirketinden ve

Meclisi Mebusan ile Meclisi Ayandan bahsedilmesinin ne kadar bir

garabet doğurduğu ortadadır.

II. İmtiyaz Sözleşmelerinin Özel Hukuka ve Adli Yargıya Tabi

Tutulması

Yukarıda belirtildiği üzere 13 Ağustos 1999 tarihinde Anayasa’nın

47. maddesine eklenen 4. fıkrayla; Devlet, kamu iktisadi teşebbüsleri ve

diğer kamu tüzel kişileri tarafından yürütülen yatırım ve hizmetler-

den, kısacası imtiyaz sözleşmelerinden hangilerinin özel hukuk söz-

leşmeleri ile gerçek veya tüzel kişilere yaptırabileceği veya devredile-

bileceğinin kanunla belirleneceği ifade edilmiştir.

Anayasa’da yapılan bu değişiklikten sonra yukarıda belirtildiği

üzere çeşitli kanunlarla yapılan değişikliklerle köprü, tünel, baraj, su-

lama, içme ve kullanma suyu, arıtma tesisi, kanalizasyon, haberleş-

me, enerji üretimi, iletimi, dağıtımı, maden ve işletmeleri, fabrika ve

benzeri tesisler, çevre kirliliğini önleyici yatırımlar, otoyol, demiryolu,

yeraltı ve yerüstü otoparkı ve sivil kullanıma yönelik deniz ve hava

limanları ve benzeri yatırım ve hizmetler özel hukuk sözleşmeleri

olarak kabul edilmiştir. Böylelikle kamu hizmeti imtiyaz sözleşme-

lerine konu olabilecek hizmetlerin hemen tümüne yakını özel hukuk

sözleşmeleri olarak nitelendirilmiştir. Özel hukuk sözleşmelerinden

kaynaklı uyuşmazlıklar bakımından ise adli yargının görevli olacağı

doğaldır.

Kamu hizmeti imtiyaz sözleşmelerine konu olabilecek bir sözleş-

menin idari sözleşme olmaktan çıkarılarak özel hukuk sözleşmesi ola-

rak kabul edilmesi ve adli yargının görevli kılınması çeşitli açılardan

sakıncalar taşınmaktadır. Bir kere özel hukuk kapsamına alınan ya-

tırım ve hizmetlerin hemen hepsi ya merkezi idarenin ya da mahalli

idarelerin ve hizmet yerinden yönetim kuruluşlarının görev alanla-